AH AF VAH !
Bir zamanlar Türk literatürüne bir deyim kazandıran adı ters orantılı dostum Korkmaz Yiğit’in kazandırdığı o meşhur deyimdeki gibi “ Vücut kimyam bozuldu”
Ne zaman “Al” sözcüğünü duysam hemen, kanımın akışkanlında, salgı bezlerimin çalışmalarında, hatta tüm dolaşım sistemlerimde değişiklikler hissederim. Gözlerim birazda daha büyür. Beş duyu organım çalışma sisteminde arızalar hissederim.
Neden?
Sülük gölünde , Mağazalar başında küçük esnaflık yapar Ali veya Veli, Fatsa vergi dairesinde gerektiğinde saatlerce kuyrukta bekleyip, vergisini öderken, belki akşam evine ekmek götürememektedir. Ancak Veli’nin veya Ali’nin kültürü, onlar vicdanın sesi devlete borçlu olmaktansa, aç kalmayı emretmektedir.Bu anlayış sonucu sigorta borcunu da ödemiştir. Trafik cezasını da ilk fırsatta ödemiştir.Namuslu,dürüst vatandaşımızdır.Bu toplumun içinde nice Aliler, nice Veliler vardır. Yüce Devletimize karşı görevlerini gününde getirirler.
Gelelim madalyonun diğer yüzüne:
Adam kazancının günlük, aylık, hafta, yıllık miktarını bilemez. Yaz tatilinde gecelik ücreti 1.200 Euro olan bir odayı 10 gün boyunca tutanları gördüm. Tabiî ki daha pahallı yerlerde kalanlarda var. Özel uçaklarda metrelerce uzunluklarda yatlarda dolaşanlarda… Devlete olan borcunu yerine getirenlere elbette bir diyeceğimiz yoktur. Ancak bu savrukluğu yapıp, bu lüksü yaşadığı halde vergisini, sigortasını, trafik cezasını ödemeyenlerin affedilmesini içime sindiremiyorum. Evine ekmek götüremediği halde devlete olan borcunu ödemeye çalışan Ali ve Veli gibi vatandaşlara yapılan haksızlıkların ne “ah la ne de Vah la “ geçiştirilemeyeceğini vurgulamak istiyorum.
Yapılmasını düşünülen aflar ne anayasamızın (10.) maddesindeki eşitlik ilkesi ile, ne de ilahi adaletle bağdaşmamaktadır. Böyle bir affın gerçekleşmesi durumunda milyarda bir bile hakkım zedelenirse ne yapanlara ne de yararlananlara hakkımı helal etmiyeceğim bildirmek isterim!