Geçmiş Zaman Olur Ki Hayali Cihan Değer (1)
Geçmiş Zaman Olur Ki Hayali Cihan Değer (1)
Sizlere biraz anılarımdan bahsedeyim. Ben üniversiteyi Ankara’da okudum. Sonra orada avukat olarak çalıştım. Avukatlık çok yorucu bir iş. Eğer yetenekleri size denk yada sizinkileri tamamlayan bir avukat grubu bulamazsanız tek tabanca uzun süre yapılacak bir iş değil.
Ben yorulunca daha rahat, daha az çalışırım umuduyla noterliğe geçtim. Evdeki hesap her zaman olduğu gibi çarşıyı tutmadı. Noterliğin öyle masanın karşı tarafından görüldüğü gibi rahat olmadığını anladım anlamasına da gemileri yaktıktan sonra geri dönme koşulları kalmadı.
Neyse efendim, ben size tası tarağı toplayıp Ankara’dan Çaykara’ya nasıl gittim onu anlatayım.
Sene 1999 aylardan Şubat. Noterliğe yeni atanmışım. Ankara Tunalı Hilmi Caddesindeki evimi evden eve nakliye şirketlerinden birinin aracına yükleyip o araç önde bizim araba arkada Çaykara’nın yolunu tuttuk.
Bilenler bilir o yıllarda Çaykara küçücük bir sokaktan oluşan kocaman dağların arasındaki minicik bir alana sıkışmış küçük bir ilçe.
Bizim eşyaları taşıyan araç ilçenin girişinde yer alan minik alana geldi, zınk diye durdu. Camı açan şoför bize bakınıyor. Hemen arkasından yetişip yanında durup biz de camı açtık. Şoförümüz beni görünce acıyan ve çok üzülmüş bir yüz ifadesi ile ;”Abla gel seni evine geri götüreyim. Geri dönüş için para istemem. Hangi akla hizmet buraya geldin bilmem ama oraların üstüne sen burada yapamazsın. Gel yol yakınken seni evine geri taşıyayım”dedi.
Elalemin yabancısı beni benden iyi tanımış, şartları doğru tahlil etmiş ve bana aklı başında bir öneri sunmuştu. O zaman ki aklımla anlayamadım tabii…
Şansımız yaver gitmiş ilçenin tek kaloriferli asansörlü binasında bir daire tutmuştum. Bina yeni idi. Asansörü ilk taşındığımızda 6 ay kadar çalışmadı. Evde yaşlı annem babam ile birlikte yaşıyoruz. Oturduğumuz 6. Kata paketle inip çıkmamız olanaksız. Elimizde ağırlık yokken bile acayip zorlanıyoruz. Bakkaldan manavdan aldıklarımızı yukarıya taşıyamıyoruz. Malum küçük yerde eve servis de yok.
Komşulara bu sorunu çözmek için bize alışverişimizi taşımakta yardım edecek bir delikanlı tanıyıp tanımadıklarını sordum. Cevap “Annen yok mi dur?” oldu. Erkek olan komşumuzun hayatında hiç yük taşımadığını, yöredeki erkeklerin yük taşımasının da görülmemiş bir olay olduğunu sonradan öğrendim .
Madem ben okumuştum adam olmuştum yük taşımamak hakkım vardı. Babam erkek adam zaten yük taşıyamazdı. Öyleyse geriye benim de babamın da gözümüzden esirgediğimiz ihtiyar anacığım kalıyordu. Yüklerimizi parayla da olsa ilçeden bir delikanlının yerine canım anam taşımalıydı. Sonra geç bir kız bulduk bize yardım etsin diye sorun çözüldü.
Ey gidi günler! Yaşarken hüzünlendiren, hatırlarken gülümseten günler…
Çaykara’da ömrümün en zor yıllarından üçünü yaşadım. Ayrılırken bütün vatandaşlarımızın Çaykaralılar gibi olmasını diledim. Öyle olsa bizi kimse tutamaz, çok yakında bütün ülkeleri sollar, en zengin ülkeler sıralamasının başına yerleşirdik mutlaka. Devamını ve niye zengin bir ülke olacağımızı da başka bir yazımda anlatayım. Biraz merak edin, heyecanlı olsun.
Haftaya görüşünceye kadar bereketin eksik olmadığı bol güneşli günler dilerim efendim.