CUMHURİYET BAYRAMI
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyetin ilanının 87. yılı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 87 yılını geride bırakmanın onur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için çabaladığımız, fakat çabaların bizi başka yollara, başka amaçlara yönelttiği 87 yıl.
Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda ne çok dönemeçten geçtiğimizi görüyoruz. Darbeler, ihtilaller, ayaklanmalar, iç savaşlar. Demokrasiyi korumak adına, demokrasiden vazgeçtiğimiz anlar. Ülkemizin hem ilerleme, hem de büyük bir kimlik bunalımının içine itildiği günler. İlerlemenin yanlış varsayımlarla şekillendiği, kültürel ve ahlaki değerlerin sıfırlandığı zamanlar.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, insanlarda gelişim adına büyük hevesler olduğunu, bağımsız bir ülke yaratmak adına, ne çok fedakarlıklar yapıldığını görüyoruz. Kendi ayakları üzerinde duran bir ülke olma yolunda, ilerlediğimiz günler, o günler. Tarımda, sanayide, teknolojide, kendi iç desteklerimizle, ve kendi gücümüzle, varolma savaşı verdiğimiz, ve bunun neticesinde, hatırı sayılır bir ülke olmanın getirdiği gururu yaşadığımız günler. Kültür ve eğitim alanında atılan büyük adımlar. Ülkemizin tüm geneline yayılan bir eğitim seferberliği. Genç Türkiye Cumhuriyeti, hızlı bir kalkınmanın ilk sinyallerini vermişti o zaman. Bu kalkınma her alana yayılan bir kalkınmaydı. Toplumun bir kesimini içine alıp, diğerlerini gözardı eden bir kalkınma değil. O zamanlar, insanlar birbirinden uçurumlarla ayrılmazdı. Bir şeyler ya var ya da yoktu. Zaman geçtikçe, ülkemiz değişti, dünyada olan herşey bizde de oldu, artık kendi üretimimiz ikinci plana itilip, dış kaynaklı mallar her yeri istila etmeye başladı. Kim olduğumuz ve nasıl bir hayata doğru yol aldığımız bilinmez bir hal aldı.
87 yıl önce, bağımsızlığın temelinin atıldığı bu ülkede, artık bağımlılığın çanları çalmaya başladı. Ekonomik olarak, kültürel olarak, dünyada, gücü elinde bulunduran ülkelere, bağımlı politikalar üretilmeye başlandı. Kendi kalkınma planlarımız, hedeflerimiz rafa kalktı. Ekonomik bağımlılık, her anlamda bağımlığı getirdi. Dilimiz, yabancı kelimelerin hükümdarlığına giriverdi. Kendi dilimizde eğitim bile, artık küçümsenir bir hal aldı. Kendi ülkemizde, kendi paramızı kullanamaz olduk. Televizyonlarda izletilen programlar, insanlara olmayan bir dünyayı müjdelemeye başladı. Erdem, ahlak, dürüstlük, prim yapmaz oldu. İnsanlar, kime, neden güveneceğini bilemez bir hal aldı. İki yüzlü bir ahlak anlayışı, sarıverdi dört bir yanı. Yüzünüze ahlak bekçiliği yapanlar, kendi hayatlarında tüm değerleri alt üst edebildi. Okumak, düşünmek, fikir üretmek, lugatımızda yer almayan sözcükler artık. Öyle ezberci bir eğitimin içine itildi ki çocuklar ve gençler, hayal dünyaları, yaratıcılıkları silindi gitti. Sabah programlarında göbek atanlar, akşamları televizyonda gelin beğenen kaynanalar, kuşattı etrafımızı. Herkes, sorunları görmeden, gözleri bağlı yaşamlar yaşamayı tercih etti. Politik kimliğimiz, seçimden seçime oy kullanmaktan öteye gidemedi. Herkes, herşeyden şikayet edip, kimse bir şey yapamaz oldu. Farklı olanları da vargücümüzle sindirdik ve kendimize benzetmeye uğraştık.
Şimdilerde, Avrupa Birliği kapısında bekler olduk. Ne deseler yapıyor, tek taraflı tüm imtiyazları kabul ediyoruz. Birileri, bizi bu ülkeden alıp götürse diye bekliyoruz. Kurtuluşumuzu kaçmakta ve başka limanlarda arıyoruz. Zihniyetlerimiz değişmedikten sonra, yaşam biçimlerimiz aynı kaldıktan sonra, Avrupa Birliği yada Dünya Birliği neyi değiştirir ki. Kendi içimizde kendimizi kabul etmedikçe, bizler birbirimize güvenmedikçe, kimseleri inandıramayız kendimize. Öylesine güzel bir ülkeye sahibiz ki, bir çok kültürün iç içe geçtiği, zengin değerleri olan, medeniyetlerin beşiğinde kurulu, doğal kaynakları, tarihi, turistik değerleri bütün ülkelerden fazla olan bir ülkeye. Dünyada, böylesine çeşitliliği ve güzelliği barındıran başka bir yer yokken, nasıl oluyor da boşveriyoruz herşeyi, nasıl oluyor da, kendimizden değil de başkalarından medet umuyoruz. Yeniden kendimize dönmenin ve gerçek bağımsızlık yolunda yürümenin zamanı, geldi de geçiyor sevgili okurlarım. Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun, umutlu olsun. Yaşadığımız tüm zorluklardan, çok daha güzel yarınlar yaratabilme umudunu, hiç kaybetmememiz dileğiyle...(6 yıl önce, yine Güneş gazetesinde, Cumhuriyet Bayramında yazdığım yazımı yeniden yayımlayarak, gidişatımızda hiçbir değişiklik olmadığını, bilakis zorlukların daha da arttığını görmenizi istedim, sadece yılların rakamları değişmiştir.)