KAYNAKLARI YOK ETMEK
Bazı lanet insanlar devletin kaynaklarını tüketmektedir. Kitabına uydurularak yapılan bu kaynak israfına da kimse sesini çıkartmamaktadır. Defalarca yazmışımdır, yine de yazayım. Fatsa’ya bağlı İslamdağ Beldesinde Niksar, Tokat istikametine giden yolla, İslamdağ beldesinin Kayaköy mahallesine giden yola bir ayırım kavşağı yaptılar. Ve hiç gereği yokken yükseltildi. Buraya altlı üstlü dev istinat duvarları yapıldı. Bir inişle yapılan dev bir köprüyle ırmak geçildi. Kurak bir senede bu köprünün altından kesinlikle su akmaz. Irmakta olabilecek bir avuç su da köprünün kenarından büzle geçirilerek bizim iki taşlı değirmenimize gidiyor. Belliki ileride: Korgan ilçesi içme suyu ihtiyacı için ırmaktan su almaya devam edecek. Bu da pek tabi’iki bu ırmağın sonu olacaktır. Ortaya iki ayak konularak yüksek irtifalı yapılan bu köprü, tavatursuz Fırat Nehrini taşır. Bu yol yükseltilmeden kendi irtifasıyla devam ettirilir. Tek orta ayaklı çapraz bir köprüyle karşıya geçebilirdi. Yani mühendislerin aklı izanı var da diğer insanlar hiç mi bir şey anlamıyorlar. Gözle görülen işin pek de mühendisi olmaz. Diğer insanlarında göz izanı ve göz zevki var.
Çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Türk Lirası devlet için en az döviz kadar gerekli. Türkiye büyük devlet oluyor. Kaynak israf etme zamanı değil. Herhalde Rahmetli Ziya Paşa’nın çok güzel bir sözü var. “ Milyonla çalan, devleti izzette Şerefraz, bir kuruşu mürtekibin cayi kürektir. “ Ziya Paşa bu mısralarıyla şunu ifade ediyor. Formaliteye uydurup devletin milyonunu çalan insan, devlet kademelerinde rağbet görürken, kitabına uydurmadan devletin bir kuruşunu çalan insana müebbet hapis cezası veriliyor diyor. Bu günde bu iş revaşta. Başka bir tabirle sokaklara düşen eşkiyaya kimse bir şey diyemiyor. Burada bize bazı sorumluluklar düşer. Gördüklerimizi Allah cc. için doğru söyleyerek ilgili makamlara iletmeliyiz. Savcılıkta, mahkemelerde dosdoğru ifadeler vermeliyiz. Tanık olduğumuz olayları ilgilisine haber vermeyip gizlersek, bu suçları yapan insanları cezalandırmakta mümkün olmaz.
Şimdi Bursa Valisi olan Şehabettin Harput Fatsa kaymakamı iken, belediyeye müfettiş gelmişti. Bizde 15 Haziran raporlarında sahildeki Atatürk Parkı’na 5000 torba çimento harcandığı yazılıyordu. Düşünüyorum mümkün değil. Bu kadar çimento beton olarak bu parka dökülseydi, gezinti yollarını bırakın tüm sahayı belki de 8- 10 cm kalınlığında betonla kaplamak mümkün olabilirdi. Bu çimento iyi işlerde kullanıldı da muhasebe gereği bu parka yüklendi! Bunu merak ediyorduk. Arkadaşım Ziyaettin Toprakbastı’yla gittik. Müfettiş beyi gördük, çimento olayını anlattık. Ben bakacağım felan dedi. Müfettiş bey, biz gizli ihbarda bulunmuyoruz,belediye başkanını çağır onunla bizi yüzleştirdedik ve biz bu ifadeyi savcılıkta da, mahkemedede veririz dedik. Müfettiş şaşırdı, herhalde daha ziyade: Size bilgi veriyoruz aman bizim ismimiz duyulmasın diyen tanıklardan değiliz demiştik. Müfettiş beyden hiç bir netice çıkmadı. Belediyenin tesislerinde yedi, içti sonra da temiz raporu verip gitti.
Müfettiş böyle olursa netice almak mümkün olmaz. Biz bu istinat duvarları yapımı ve güllük şelalesinin tahribi için müfettiş bekliyoruz. Bildiğimiz herşeyi müfettişe anlatırız. Herhalde bunların suçluları yargılanmalı. Biz Karayolları Bölge Müdürlüğündeki bazı yetkililerinde yapılan bu tahribe seyirci olduklarını düşünüyoruz. Belki irtibatlılar. Artık Türkiye büyük devlet, tek elden yönetimler alt kesimlere inemiyorlar. Bu işler valilerin yetkilerinin arttırılması ve siyasi baskılardan korunmaları ile daha kolay halledilebilir inancındayım. Bir eğitim görevlisi siyasi baskılardan korunuyor da, devleti temsil eden valinin gücü niye artırılmasın. Bizim insanımız güçlü yönetimi seviyor. Herhalde valiler Osmanlı Paşası gibi olmalı ve yakın bir gelecekte olacak diye inancımız var. Başvekilin yükünü biraz da valiler taşımalı...