ÖYLE BİR GEÇSE ZAMAN Kİ a85;
Bu aralar akşamlarım sabah olmuyor. Öyle ki, dakikalar saat gibi geçiyor. Nefes almaya çalışıyorum ama zorlanıyorum. Kendi nefesim bile beni boğuyor, sanki o da benim düşmanım oluyor.Yine öyle akşamlardan bir akşam,bir dizi izliyorum, adı Öyle Bir Geçer Zaman ki!Dizi değil mübarek sanki yaşamın ta kendisi,ya da ödüllere boğulmuş bir filmin gala gecesi.
Daha yeni başlamış dizi, ilk sahnesi oynanıyor. Anne, kocasının dostunu bıçakladığı için hapishaneye gidecek, cezaevi aracına konuluyor. Çocukları yıkılmış, perişan, çaresizlik gözyaşı olmuş akıyor gözlerinden, kocası ayrı bir yerde çökmüş kalmış, hiç kuşkusuz hakkettiği hayatın bedelini ödüyor! Ve o alana, yavaş yavaş bir taksi yanaşıyor. Arabanın kapısı açılıyor, dünya tatlısı bir çocuk heyecanla atlıyor aşağıya. Bir görseniz öyle tatlı ki,onda en son görmek isteyeceğiniz şey, herhalde gözlerinde ki yaş olurdu.Ama ne yazık ki o kocaman gözleri yaşlarla dolu,son bir nefes koşuyor anasına.Atlıyor boynuna ‘GİTME ANNE, NE OLUR GİTME!’ diyor.Polisler şaşkın, askerler şaşkın, herkes şaşkın izliyor olan biteni.Öyle bir dram yaşanıyor ki o kısacık zamanda, askerler bile göz yaşlarına hakim olamıyor.Onlarda anadan ayrı,babadan ayrı,yardan ayrı.Onlardan başka kim anlayabilir ki o küçücük Osman’ı.Annesi diyor ki ‘SEN GÜÇLÜ BİR ÇOCUKSUN,SABRET YAVRUM GELİCEM!’.Ama ana ya, yanıyor yüreği cayır cayır.Hangi ana yollamış ki evladını içi yanmayarak gurbete, hangi ana ayrılabilmiş ki canından can kopmadan çocuğundan.O da işte avutacak bir şekilde sevdiğini.Ne yazık ki gelmişti sevenlerin ayrılma vakti.O gözü yaşlı erler ‘TAMAM ARTIK’ demişti,şimdi ‘GİTME VAKTİ’.Fakat ne mümkün, Osman dolamış anasına kollarını, annesini çekip alabilmek,ona bunu anlatabilmek kolay mı?Ama hayat yaşatmıştı işte ona, bu elem dolu anı.Ve kader anasından yavrusunu ayırmıştı, önemli miydi Osman’ın kaçtı yaşı.
Erkin Baba demişsin ya; ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ diye ama geçmiyor be, baba zaman.Ben iki hafta oldu diyorum, meğersem bir hafta olmuş oluyor.Ben bir saat oldu diyorum, ne acı ki bir dakika bile geçmemiş oluyor.Yarsız, evlatsız saatler bile küsüyor adama.Sanki yelkovan bile dönüyor tersine!Ben ise ‘Kalmak Dersinin’ en önemli sınavını veriyorum ya da çakıyorum bu dersten ve diyorum ki Öyle Bir Geçse Zaman ki…. a85;
ŞAKA DEĞİL Mİ ZEKİ AĞABEY BU?
Hani bazı adamlar vardır, yüzüne bakarsın ve tak diye dersin ki bu adam kesin şöyledir diye. Benimde böyle bir ön yargımda vardı Zeki Ağabey için. Sert,alemci,muhabbeti çekilmez bir adam sanı yordum.Ne kadar yanlışmışım onu tanıyınca anladım.
Anıl’a gitmiştim Erdi Ağabey ile muhabbet etmek için.Yoktu orada sonra Anıl’ı bilenler bilir arka tarafta karanlık oda vardır.Baktım 1.90 boyunda kocaman bir adam bilgisayarda araba yarışı oynu yor. Yanaştım yanına usulca, ön yargım var ya Zeki Ağabeye tersler diye korkuyorum ama bu adam nasıl oyun oynar diye de içim içimi yiyor.Velhasıl başladık muhabbete.O kafamdaki imajı birden paramparça oldu.Ağabey ben seni böyle çapkın,alemci,sert bir adam sanıyordum dedim.Meğersem bunun tam tersi,namazında niyazında,ailesine çok bağlı biriymiş, düşüncelerim benim şapşallığımmış!
Ben hala bu gidişin bir şaka olduğuna inanı yorum, ne yalan söyleyeyim. Sanki biraz sonra çarşıda yanımdan o hızlı adımlarıyla, yine beni görmeden geçip gidecekmiş gibi geliyor yanı başımdan.Ya da ’Saçmalama lan ben daha çoluğuma çocuğuma doyamadım, daha bitiremediğim oyunlar var,hem bak daha araba koleksiyonumda eksiklerim var. Bana bir klasik Mustang lazım’ diyecekmiş gibi geliyor! Söyle şaka değil mi bu Zeki Ağabey?