TÜRBAN AL YAZMAYI DA UNUTTURDU
TÜRBAN AL YAZMAYI DA UNUTTURDU
Terörle yat, türbanla kalk! Açıkçası sıktı. Eğitimi, öğretimi, üretimi, insan gibi yaşamayı hep unuttuk.
Unutturdular… Terör ve türbanın karanlık örtüsünde bilime, teknolojiye ışık tutacak formülleri üretemeyen garip bir millet olduk.
Varsa yoksa kadının saçı, kaşı, gözü… Terörden korkup türban ve eteğe sarılır olduk.
Etin kilosu 40 TL olmuş… Terör ve türban muhabbetiyle birbirimizi yer olduk.
Alın teri ve emeği de unutturdular. Dinler arası diyalog masalıyla 50 bin kilisenin açılışına 70 milyonluk Müslüman Türk Milleti’ni seyirci yaptılar.
İslam’ı da pazar haline getirdiler. Avuçlarımızı çatlatırcasına alkışlar olduk. Alkışlıyoruz çünkü sorgulamak günah… Emeklilere verilen sadaka zamlara bile razı olduk.
“Günahtır” dediler, ülkeyi tek tipleştiren Anayasa Referandumu’nu da sorgulayamadık. Madem “Türban özgürlüktü”, referanduma gidilirken türbanı da araya sıkıştıramazlar mıydı?
Sıkıştıramazlardı… Türbanın tepesinde dans eden siyasileri yoksa kim alkışlardı.
Böylesi düzen politikaları hep olmuştur. Ta ki; ilkel toplumlarda bile kadınlar siyasetin hep maşası olmuştur. Kadınlar üzerinden savaşlar olmuş, ülkeler fethedilmiş, yeni yeni egemenlikler kurulmuş… Açıkçası kadınlar yağmacılığın en öncelikli malzemesiymiş…
Bu gün hala küresel dünya düzeninde de, kadının cinselliği üzerinden siyaset yürütmenin kolaylığı yüzyıllarca önceki ilkellikleri hatırlatmıyor mu?
Gerçekten inancı gereği örtünen ve ibadetini harfiyen olmasa da yapabilen kadınlarımıza lafım yok. Olamaz da… Lafım, türbanla yoksulluklarını örtmeye çalışan kentli köylülerimizi formalaştıran siyaset, sermaye ulemalarınadır.
Köylerde türban da yoktu. Zorunlu şehirli olduklarında tanıdılar türbanı… Alışamadıkları kentlerde kimlikleri oldu türban… Yoksa hepsi al yazmalıydılar. Artık al yazmayı da unuttular. Unutturdular…