YAŞAM SAVAŞI
Siyasiler mitinglerde birbirlerine yüklenirken, referandum mitingleri adeta seçim meydanlarına dönmüşken, üniversiteli bir genç, sessizce bir köşede hayatını yitiriyor. Bir inşaatın dördüncü katındaki kalıpları sökmek isterken, hiçbir can güvenliği olmadığı için, beton zemine düşüyor ve oracıkta ölüveriyor.
Henüz 22 yaşında yoksul bir ailenin çocuğu Ömer. Ağrıda’ki köyünden okumak için Muğla’ya geliyor. Hayali öğretmen olmak ve Muğla üniversitesi Fen Edebiyat fakültesini kazanınca çok mutlu oluyor. Fakat ailesinin onu okutacak durumu yok. Yaşadığı ev kırık dökük iki odadan oluşuyor ve dört kardeşi daha var. Babası da onlara bakmak için başka şehirlerde çalışıyor. Tek umutları, çocuklarının okuması ve bir meslek sahibi olması. Derken o acı haber geliyor. ‘Oğlunuz inşaattan düşüp öldü’. Bir ateş düşüyor ailenin ocağına, fakat düşen ateşin telafisi yok.
Ömer’in inşaatta çalışan arkadaşları, onun günde 30 liraya inşaatta vasıfsız işçi olarak çalıştığını ve okul harçlığını çıkarırken, bir yandan da ailesine para yolladığını söylüyorlar. Bir de ‘giyeceği yoktu Ömer’in, okulda her gün aynı elbiseyi giymekten utanıyordu’, diyorlar. Kendisine elbise, gömlek alacaktı. Yol parası vermemek için akrabalarına gitmiyor Ömer, geceleri de inşaatta yatıyor, cebine daha fazla para kalsın diye.
Günde 30 liraya vasıfsız işçi olarak çalışan Ömer neden hiç önlem alınmadan çalıştırılıyor? İnşaatın dördüncü katında kalıpları sökerken hehangi bir tedbir alınamaz mıydı? Yapılan işin güvenliğini sağlayacak tedbirler yok muydu? Daha önce hiç inşaatta çalışmamış biri neden daha kendisine uygun işlerde çalıştırılmıyordu? Soruların cevapları yok. Kaza denilip geçiştiriliyor. Başı dönmüş, dikkat etmemiş, tecrübesizmiş..Kaza, elbette herkesin başına, her yerde gelebilir. Yaşamın kaçınılmazıdır kazalar. Fakat, yapılan her işin de, o işi yapacak nitelikte elemanlara ve o işi yaparken uygulanacak tedbirlere ihtiyacı vardır. Yapılan iş, belli tehlikeleri gerektiriyorsa, bu tehlikeleri bertaraf edecek önlemler alınır. İşi yönetenler ve yönetmesi gerekenler vardır. Herkes her işte çalıştırılamaz ve ne olursa olsun sorumluluğu alan birileri vardır.
Üniversite öğrencileri elbette çalışmalı, harçlıklarını kendileri çıkarmalıdır. Fakat kendilerine uygun işlerde, insanca şartlarda ve yapabilecekleri işlerde çalıştırılmalıdır. Göz göre göre, hiçbir tecrübesi olmayan bir genci, tehlikesi yüksek bir işte çalıştırmak ve işin önlemini almamak, hem o işi yaptıranın, hem de devletin sorumluluk alanının ihlalidir.
Devlet de üniversite öğrencisi olan gençlerine gerekli burs imkanlarını, iş imkanlarını sağlamak zorundadır. Onların yaşam şartlarını bilmek ve yaşamındaki eksikleri tamamlamak zorundadır.
Sosyal devlet, genç insanlarının, barınma, sağlık, yemek, giyecek ihtiyaçlarını ve okul masraflarını karşılayacak tedbirleri almak zorundadır. Onların omuzlarına ağır bir yük yükleyip, hangi şartlarda yaşarsan yaşa mantığıyla, bir kenara çekilmek, sosyal devlet olmanın gereklerine uygun bir durum değildir.
Bırakın sadece eğitim gören genç insanları, herhangi bir vatandaşının, çalıştığı işyerinde, hangi şartlarda ve nasıl çalıştırıldığı konusunda alınacak tedbirleri denetlemeyen ve görmezden gelen bir devlet de sosyal devlet değildir.
Siyasilerimiz çok önemli konularla meşgulken, büyük trajediler yaşanıyor bu ülkede. Genç insanlarımız, genç olmanın hiçbir güzelliğini yaşayamadan, kaldıramayacakları yüklerin altında ezilip kalıyor ve bizler sadece bir haber olarak okuyup geçiyoruz bu yaşananları. Her gün bir aile parçalanıyor başka başka sebeplerle ve bizler hiçbirşey yapamıyoruz. Sanki bir sihirli değnek gelecek biz evet ya da hayır dersek bu ülkede yaşanan her kötü olay güzel bir sonla bitecek…