REFERANDUMDA ‘EVET’Mİ VERELİM ‘HAYIR’ MI?
REFERANDUMDA ‘EVET’Mİ VERELİM ‘HAYIR’ MI?
Siz Bacelize Dursun Ali’yi bilir misiniz? Kabakdağlıdır. Yavuz gemisinde askerlik yapmış. Öyle derdi! Şevket Reis’in çiftesini görse bana göre Yavuz gemisi sanardı ama 1935 – 1955 yılları arasında Kabakdağı’ndan askere gidenler hep Yavuz gemisinde bahriyeliydik diye anlatırdı.
Neyse birgün Yavuz gemisinde teftiş var. Askeri güverteye dizerler. Sırada 40 kişi var. Bizim Bacelize D. Ali kırkıncı... Boyu en kısa olan da o. Komutan en baştaki askere sorar: “Cumhuriyeti kim kurdu?” Askerde ses yok. Ama bir ses çıkar THRAAŞ!!! Bu Gürcüce tokat sesi. Öyle anlatıyor. Co dedi ben biliyorum, ATATURK dedi. Neyse komutan yanindakine de sorar o da bilemez! Yine kuvvetli bir THRAAŞŞŞ sesi çıkar. Sonra bu ses 39 defa daha çıkar. Sıra bana geldi dedi. Komutan cumhuriyeti kim kurdu diye sordu korkudan unuttum dedi. Komutan tam tokadı vuracak ki ATATURK dedum dedi. Komutan da aferin demiş; askerdeki bütün kahramanlığı bu. Bunu neden anlattım; o yıllardaki tahsil durumu ve bilgisi hakkında fikir sahibi olun istedim.
Yine Bacelize Dursun Ali bir akşam üstü okulun önünde çayırda arkadaşları ile sohbet ediyor. Laf arasında bir arkadaşı ile Samsun’da bara gitmiş onu anlatıyor. Tam ağzından BAR kelimesi çıktı, ben epey küçük bir çocuğum, beni gördü eliyle de işaret edip “git oradan” diye beni kovdu. O büyük ben çocuğum; BAR kelimesini çocuk duymasın diye. Bu hareketi onun terbiyesini, konuşurken dikkatini, etrafındaki küçüklere saygısını gösterir.
Bunu neden yazdım? Muhalefet lideri başbakana ‘ÇALMAYACAKSIN’ diyor. Bundan ağır bir laf olur mu? Başbakan da ‘sen kime hırsız diyorsun diye cevap vermiyor!!! Hatay’da oturmuş künefe yiyor. CHP ne anlar künefeden diye kafa yapıyor. Kılıçdaroğlu da : “Adam yiye yiye doymadı” diye televizyonda bağırıyor.
Yahu etrafta aile var, çocuklar var. Onlar başbakanlığı, muhalefet liderliğini hırsızlık ve sahtekarlık müessesesi sanıyorlar! Lütfen böyle konuşmayın!! Konuşurken “Bacelize Dursun Ali kadar küçüklere saygılı” olamıyorsunuz, yazık.
Böyle bir dünyada Evet desek ne olur, Hayır desek ne olur!!!.
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Yaş kemale erdi, kemiklerdeki kıkırdaklar yerini kireçlenmeye bıraktı. Doktora gittim mR (emar) çekelim dedi. Beni bir odaya aldılar. mR denen alete baktım. 1.20 m uzunluğunda 60 cm genişliğinde bir boru. Nedense insanlar o boruya girmeye korkuyorlar.
Ama ben aşırı külhanbeyim, tabiki korkmam. Sonra delikanlıyım! Adamım! Vs... Kasıla, kasıla makinenin yanına vardım. Makinenin başında ilgili iki kız var. Makinenin düğmesine bastılar. Musalla taşı gibi birşey dışarı çıktı. Beni ona güzelce yatırdılar. O anda aniden külhanbeyliğim kayboldu. Sonra ellerimi topladılar, başımı bir hazneye koydular. Yüzüme yarım futbol topu gibi bir plastik taktılar ve düğmeye bastılar. Ağır ağır borunun içine doğru almaya başladılar. O anda delikanlılığım kayboldu. İçime bir korku düştü.
Makine rutin sesler çıkararak beni içine almaya başladı. Bu sefer iyice panikledim nefes alamıyorum. Makinenin için 60 cm; bana göre hayli geniş ama bana sor. Bu sefer adamlık elden gitti. Yattığım yeri korkudan kirletmeyeyim diye gayret gösteriyorum. İyice darlandım. Elim kolum bağlı değil, kendimi dışarı atmak için hamle etmeye karar verdim. Ama dışarı çıkınca makinenin başındaki kızlara ne dersin!!!
Bu çilenin 10 – 15 dakika olduğunu biliyorum ama dayanamıyorum. Elden birşey de gelmiyor, o ara aklıma geldi. Ayetel-kürsi duasını 7 defa düz, 6 defa da tersten okudum; korku işte!!!
Sonra çile bitti ve ben düşündüm: Allah’ım biz mezara girince ne yapacağız? Elim kolum bağlı değil, makine beni ruhen öyle sıktı ki mezara girince, çıkma ümidimizin olmadığı o daracık yerde yüzlerce belki de binlerce yıl ne yapacağız? Bedenimiz değil ama ruhumuz cendere gibi sıkılınca ne olacak?
Bir sürü arkadaşımızın ölüsünü mezara koyduk. Ama ölüm öyle soğuk bir duygu ki hiçbirimiz kendimizi onun yerine koymadık. En sevdiğimizin üzerine 3 ton toprağı attık ve evimize gittik.
Ey insan! Bu dünyada adamım, kabadayıyım, külhanbeyiyim dersin. Egonu şişirirsin, üç kuruşa tamah edersin, ille de ben dersin, kimseyi tanımazsın, üç kuruşluk menfaatin için önüne geleni satarsın. Bu dünyada iktidar olursun, voleyi de vurursun, villalarda yatarsın, yatın olur, katın olur, daldaki yaprak gibi toprağa yüksekten bakarsın. Ama o gün olur, o toprağın altında daracık yerde yatarsın!!! Hiç düşündün mü?
Bunu neden yazdım? Geçenlerde belediyeden aradılar kontrolör gelmiş, benimle görüşmek istiyormuş. Gittim, benim gazetedeki yazılarımdan 11 tane başkan hakkında suçlama çıkarmışlar, onu soruyor. Hepsi ihalede yolsuzluk üzerine kurulmuş hikayeler. Tabi ben Hüseyin Anlayan hakkında birşeyler yumurtlayacağım ya, herkes bilir, başkan hakkında 6 yıldır yolsuzluk, uğursuzluk, ihalede fesat diye hiçbirşey yazmadım. Sadece eleştirdim. Sonra yolsuzluk, hırsızlık yapmaz; yaparsa da rabbi ile kendi arasındadır. Ben kontrol mekanizması değilim. Gün gelir, Rabbi onu da mR (emar) makinesine alır, filmini çeker.
Yalnız M. Çamaş hakkında karısına cherokee cip aldı. Kızına aynı renk aynı model cip aldı, belediyenin 5 trilyon parasını iç etti diyenlerin mR’ı nasıl çıkacak çok merak ediyorum.
Sonra kontrolör Arif Bey’e sordum. Buraya M. Çamaş’ı kontrole Kontrolör Osman Bozoğlu geldi. Yanına bir kontrolör daha aldı. 13 ay teftiş yaptı. Bir ilçe belediyesi için 13 ay normal midir diye sordum ‘bilmem’ dedi. Sonra Osman Bozoğlu Gaziantep Belediyesi bilmem ne işinde Genel Sekreter Yardımcısı oldu bu normal midir? dedim bilmem dedi. Onu bilmem bunu bilmem, olmuyor ama Arif bey!!! Meslektaşın hakkında birşey bilmiyorsun. Hüseyin Anlayan da benim meslektaşım (Ben de Bld. Bşk. Yrd. Yaptım) Onun hakkında bana neden sorular soruyorsun!!!
Ama bildiğim birşey var, binbir katakulli ile M. Çamaş’a 36 yıl ceza aldıran, 8 yıldır onun ailesini perişan eden, çocuklarına baba hasreti çektirenlerin mR’ları yarın çok bozuk çıkacak, çok...
TAYYİP BEY İSMAİL YURTTAŞ’IN HISIMI MI?
Bazen düşünüyorum da bana öyle imiş gibi geliyor. İsmail’le anamız Ünyeli olduğu için teyze çocuğu sayılırız. Yıllar önce Fatsaspor’da yöneticilik yapıyoruz, Ortaya bir fikir atar, 10 kişi o fikri beğenmez ama İsmail 10 kişinin muhalefetine rağmen kendi fikrinden vazgeçmez, bizi de haksız duruma düşürür.
Birgün yine tartışıyoruz RAHMETLİ Nebi Çamaş masanın altından toktu. Kulağıma eğildi, Abi zorlama biz küçükken mahallede top oynardık, İsmail abi yeterki topu kale istikametine vursun gol olup olmaması önemli değil, on kişinin itirazına rağmen gol saydırırdı dedi.
Tayyip bey de aynı İsmail Yurttaş gibi birşey dedi ya muhakkak o haklı. Hatta karşısındaki adama kendi haksızlığını mal edip haksız duruma düşürür.
7 yıldır hergün gergin yaşamaktan bıktık. Başbakan 7 yıldır TV’de konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor. 214 milyar dolar borç ile ülkeyi devraldı, yeni borç 556 milyar dolar. Çok öğündükleri duble yollara 2 milyar dolar harcanmış, peki gerisi ne oldu? bu hesapta özelleştirmeden gelen paralar yok.
Fatsa Belediyesi ne yapmış? Asfalt Plenti. Peki, bir yıl sonra görürüz onun plentini!!! Plenti boşverelim, ne oldu 30 Ağustos Parkı? Ne oldu Çullu’daki 95 dönüm arsamız? Ne oldu? Sazcılar suyumuz. Ne oldu? belediyenin parkları bahçeleri? Milyon dolarlık iş makinesi parkı. Ne oldu 8,5 Trilyon istimlak parasıne oldu? Attığınız taşa bakın, bir de uçurduğunuz kuşa bakın.
Akp hükümeti ile Fatsa Belediyesi’nin farkı yok!!!