DÜNÜYLE BU GÜNÜYLE FATSA
Hemen söyleyelim… Celal Çukurlu’nun birkaç yıl önce başladığı ve önümüzdeki günlerde çıkacak olan Dünüyle Bu Günüyle Fatsa adlı kitap çalışması her türlü takdirin üzerindedir.
Fatsa’nın Fatsa oluşunda bu güne kadar iz bırakmış kişi ve aileleri kitabına taşıması bakımından, gelecek nesillere önemli bir miras devreden Çukurlu, azimli ve kararlı çabasıyla bu işlere kafa yoran ama henüz harekete geçmemiş olanlara da esin kaynağı olmaktadır.
Asırlara dayanan geleneklerimizde yazılı değil, sözlü kültüre sahip olmamız, söz konusu çalışmanın önemini bir kat daha artırmaktadır.
Olayın bir başka boyutu da şudur: Emek vermeden, oradan buradan kesip biçmeyle sayfalar oluşturduktan sonra “Ben Fatsa’nın geçmişini konu alan kitap çıkardım.” diyerek, imza günü düzenleyenleri gördükten sonra, Dünüyle Bu Günüyle Fatsa adlı çalışmanın hakkını vermemek çok büyük bir eksiklik olurdu.
Yeri gelmişken; “Kitap çıkardım” diye ortaya çıkıp, basını işgal ve bazı makamları meşgul edenlerin, Cevat Erbil Hoca’nın yıllar önce hazırladığı kitaptan çokça yararlandığını burada söyleyelim. Hem de izinsiz…
Oysa Celal Çukurlu’nun bu çalışmasında başkalarının yaptığı gibi kopyacılık, aşırmacılık ve taklitçilik yoktur. Bilakis ortada emek vererek, alın teri dökerek meydana getirilmiş bir ürün vardır.
Nereden mi biliyorum? Çünkü kitabın hazırlanması aşamasında bir ara benim de naçizane katkım olmuştu.
Eğer emeğe saygı duymak gibi bir erdemi sahipleniyorsak hak edenle, hak etmeyeni ayırt etmemiz şarttır.
Tabi bütün bunları yazmakla, kitabın piyasaya çıkmasından sonra eleştiri haklarımızın kaybolacağı anlamı çıkmasın.
Takdir edersiniz ki; bir çalışmayı beğenmekle, onu eleştirmek aynı şeyler değildir.
Kitap çıktığında; “İşte budur.” diyebileceğimiz gibi “Dağ fare doğurdu.” da diyebiliriz.
Fakat hangi açıdan bakarsanız bakın, Dünüyle Bu Günüyle Fatsa’nın önemli bir çalışma olduğu ve kitabın piyasada merakla beklendiği aşikârdır.
Neden mi?
Çünkü bu kitapta Fatsa var. Fatsa’nın insanı var. Geçmişi var… Değerleri var… Bizim dokumuz, bizim kokumuz var.
Ve hatta ailelerin tanıtılması vesilesiyle geçmişi yâd etme çabası var.
Şunu açıkça söyleyebilirim: Her Fatsalı bu kitapta kendinden ve geçmişinden bir parça bulacaktır.
Ramazan’a kadar piyasaya çıkacağını tahmin ettiğim kitabın, hak ettiği ilgiyi görmesini ve bu hadisenin Fatsa’nın daha duyarlı bir sürece girmesi bakımından bir milat oluşturmasını diliyorum. Eğer böyle olursa da hiç şaşırmayın…
Tersi olursa da ben şaşırmayacağım. Çünkü bu güne kadar Fatsa’mızda maalesef nice çalışmalar gerekli yaklaşımı göremediği için güme gitmiştir. Bu konularda tecrübeliyiz çok şükür(!)
Bu vesileyle sizinle bir düşüncemi de paylaşmak isterim. Fatsa’da birçok alanda önemli işler yapılıyor. Önemli yeteneklerimiz var. O yeteneklerin yaptığı azimli çalışmalar var.
Kültürde, sanatta, sporda, neşriyatta, siyasette ve daha birçok alanlarda destanlar yazabiliriz.
Ama gelin görün ki; birbirimizi küçük ve önemsiz görmekten vazgeçemiyoruz. Dudak büküyoruz. “Küçük dağları ben yarattım” hastalığından yakamızı kurtaramıyoruz.
Hangi kusurlarımızı kapatmak adına ihtiyaç duyduğumuzu bilemediğim gurur ve kibir virüsü bünyemize öyle bir girmiş ki; kurtulabilene aşk olsun.
Galiba bizde askerden çok general var. Belki de sırf bu yüzden olsa gerek, çok küçük sorunları bile aşamıyoruz.
Biliyorsunuz; yarın Fatsa Belediyesi Asfalt Şantiyesi’nin açılışı var. Kuvvetle muhtemeldir ki; davet edildiği ve önemli bir mazereti olmadığı halde açılışa katılmayanlar olacaktır. Bunun nedenini yukarıdaki satırlarda rahatlıkla bulabilirsiniz.
Oysa Fatsa’nın hayrına olacak her olayda sen-ben sürtüşmesini bir kenara bırakıp, sıkı sıkıya kenetlenmeliyiz. Zaten bunu yapamazsak havanda su dövmeye devam ederiz. Bu kadar basit…
Asfalt Şantiyesi Fatsa’ya ve bölgeye hayırlı uğurlu olsun. HOŞÇAKALIN