UZLAŞMA
Siyaset her ne kadar, partiler ve görüşler arası fikir çatışmalarının ve bu çatışmalardan doğan yeni oluşumların yansıması olsa da, bazen siyasette biran önce uzlaşmak ve fikir birliğine varmak en iyi yol olsa gerek.
Şu an görünen, bizim siyasilerimizin ülke genelinde tablonun vehamet durumunu çözememiş olmalarıdır. Eğer çözselerdi, biri diğerine ‘ sen benim yanıma gel, ben asla seninle görüşmem, toplu görüşme yapmam, onun ayağına gitmem, ben davet ederim, asla görüşmem’ gibi söylemlerde bulunmazlar; nerede ve nasıl olursa olsun, sorunların biran önce uzlaşı ortamında çözülmesi için ellerinden geleni yaparlardı. Kimse kimseden davet beklemez, ne gerekirse yapmak için birbirlerine omuz verirlerdi.
İşin daha vahimi; siperlerde, yollarda, bahçelerde insanlar ölürken, siperde nasıl durdun kavgasına girişmezlerdi. ‘Ben çömelmem, sen çömeldin, ayakta durmak varken, eğilmek niye’ gibi hem komik hem de trajik açıklamalar yaparak insanların acılarını daha fazla kanatmazlardı.
Siyasi partilerin en küçük teşkilatlarından, en büyük birimlerine kadar her yapılanması, oy kaygısı, ve oy kaybettirme telaşı değil de, insan hayatını temele alan bir kaygının içine girmesi gerekirdi. Çünkü en küçük birimde başlayan başa geçme kavgası ve liderlik sevdası, genel başkanlığa kadar uzanan bir süreçte, insanları aynı hissiyatla yönlendiriyor. Toplumun acze düştüğü, toplumun can ve mal güvenliğinin kalmadığı bir ortamda bile geçici çıkar hesapları ön plana geçiyor.
Seçim rüzgarları yakından esmeye başladıkça, okul çocukları gibi sıra kavgalarına tutuşanlar; birbirlerinin saçını çekmeseler de, ayağını kaydırma telaşına kapılıyorlar. Lidere yakın olma stratejisi, hesaplı kitaplı adım atma planları derken, ortalık toz duman olmuş kime ne…Seçilme ve ne olursa olsun seçildiğin yerde kalma, psikolojisinin hakim olduğu bu ülkede başarılı olunmuş, olunmamış kime ne…Yeter ki olduğun yerde sağlam dur, toprak altından kaymış, erozyon dört bir yanı sarmış kime ne, sen bir ağaç dalına sıkıca yapışırsın yıkılan köklerden sana ne…
Üstelik her yere yayılan korku ve belirsizlik halinin içinde, bir de insani değerlerin iyice çürümeye yüz tutup, toplumsal yapılanmalardaki sistemsizliğin, çocukları kobaya çeviren bir eğitim sisteminin, insanları sürekli çalışıp, çalıştıkları ile sadece karın doyuran bir hale getiren ekonomik yapılanmanın, vargücüyle etrafımızı sardığı bu günlerde, kendi siyasi çıkar hesaplarının peşine düşmek, daha büyük bir acizliğin toplum geneline yayılmasıdır.
Zaman uzlaşma zamanıdır, zaman biraraya gelme ve toparlayıcı olanın, çözüm üretenin yanında olma zamanıdır. Çözümsüzlüğü, kavgayı, çıkar hesaplarını, kılavuz edinenlerin kenara çekilip; gerçek bir toplum düzenine ve insanca yaşama gönül verenlerin ortaya çıkma zamanıdır.