YAŞADIKLARIM
(C) REGAİP KANDİLİ,
DİNDARLIK SEZONU AÇILDI (C)
Fındık sezonunun gelmesi ile köylüde tüccarda bir hareketlenme başlar ya. Üç ayların gelmesi ile hocalarla ve camii cemaati arasında bir hareketlenme başlar. Kandiller, kandil kutlamaları, mukabeleler, teravihler, ilahiler vs. sonra bayram gelir, camilerden el ayak çekilir!! Halkımız farz olmayan şeylere farz olanlardan daha çok önem verdiği için ortalık durulur.
Hocalarımız da o arada cennetten cehennemden ve islam felsefesinden devamlı vaazlar verirler. Bunlar da bayramdan sonra unutulur gider. Hocalarımız bir şekilde camileri doldurmuş olan cemaate günlük hayatta lazım olan kuralları sıkı sıkı öğretseler daha iyi olmaz mı? Basit ama lazım olan kurallar namazda yanlış yapılan şeylerden bahsetseler diyorum.
Mesela cemaatle öğle namazı kılıyoruz. Adam geç kalmış, farz kılınırken sünnetten başlayıp ferdi olarak öğle namazı kılıyor. Tahiyyata oturmuş, ettehıyyatuya besmele ile başlıyor. Rukun aralarında besmele çekiyor. Cuma günü caminin ortasında namaz kılıyor sonra zuhru-ahır namazını kılmak için ayakkabılığa geçip namaza duruyor. Orada büyük bir yoğunluğa sebep oluyor. Caminin içinde yer varken dışarıda müstemi namaz kılınmaz ama kılıyorlar, kimse ikaz etmiyor. (vaaz sırasında) gerçi açık havada namaz kılmak benim de hoşuma gidiyor.
Bazen Orta Camii de kalabalık oluyor, cemaat dışarıda namaz kılıyor. Orada tuvalet var, tuvaletten çıkanlar namaz kılınan yerden geçiyor. Normal zamanda geçenler yerlere tükürüyor. O şartlarda kılınan namaz ne olur? Tuvalette paçalarına dikkat etmeyenler o ıslak paçalarla cemiye giriyor, halıları kirletiyor veya ıslak ayakla halılara basıyorlar. Ayağında mantar olabilir. Kısacası necastten taharet ihlal ediliyor.
Kılınması farz olan yatsı namazına teravih namazı tercih ediliyor. Bayram namazına verilen önem maalesef sabah namazına verilmiyor. Ramazan münasebetiyle cemaat çoğalmışken bunlar tekrar tekrar anlatılmalı diyorum. Ve başımdan geçen bir olayla konuyu bağlıyorum.
Yine bir köyde harmanda cenaze namazı kılıyoruz. En arka saftayım. Koşarak iki kişi geldi namaza durdu. Az sonra biri diğerine senin abdestin var mı lan dedi. Diğeri gayet sakin yoook dedi. Gözümün ucuyla baktım. Sakallı olanı hemen teyemmüm yap dedi ve çöktü tarif ediyor. Ellerini çayıra sürt, sonra birbirine sürt dedi. (namaz devam ediyor) şimdi elleriğnen ayakkabılarını mesh et dedi. Öteki deneni yaptı. Bu arada ben namazdan koptum.
Bu trajikomik bir olay. Burada kabahat onların değil, onları biliyor sanan hocalarımızındır. Bu anlattığım olay aynen yaşanmıştır. Kahramanlarından biri köyün muhtarı diğeri ise sakallı, şalvarlı, cübbeli, sarıklı ayağında mest giyen köyün dindar bir sofusuydu.
(C) CİP ŞENLİĞİ ÜZERİNE (C)
Bu şenlik hükümet zoruyla değil halkın kendi gönlünden geldiği için coşklu olmuştur. Birdenbire büyüdüğü için kontrolsüzlük yüzünden tatsız hadise meydana gelmiştir. Aybastılı yöneticiler ve yöre halkı da en az bizim kadar üzülmüştür. Aslan gibi delikanlılar Güneydoğu’da pusuya düşürülüp öldürülürken bu olay kürt halkına mal edilemez diyoruz. Evet bu olay sevgili Aybastılı kardeşlerimize mal edilemez. Aybastılı arkadaşı olmayanlar bu konuda ahkam kesmesin.
Polisimizi askerimizi sokakta taşlayan çocuklarımız için nasıl bir önlem alınıyorsa Aybastı’da olay çıkaran gençler için de bir hoşgörü hazırlığı yapılmalı. Bu işi siyasileri karıştırmadan mağdur olan cipçi kardeşlerimiz hallederler. Onların hoşgörüsüne inanıyorum. Bu büyük ve güzel organizasyonu beceren arkadaşlar bu işi de tatlıya bağlarlar. Kimse makine değildir. Herkesin duyguları vardır. Sarılıp kucaklaşırsınız, herşey biter.
Aman siyasiler karışmasın, onlar hemen atmaya başlar. Yeşille mavinin kucaklaştığı yaylalar, şöyle yapacağız, böyle yapacağız, cart-curt. Sadece laftır birşey beceremezler. Sanki yeşille mavi Almanya’da, Avusturya’da, isviçre’de yok da adamlar yeşil mavi görmeye buraya gelecek, bırakın bu işleri.
Kabakdağı organik turizmi için ilgili bakan E. Günay’ı ziyaret ettik. Ankara’da randevu zamanı verdik, bize “beni Ankara’da bulamazsınız” falan dedi. Ne o bakan boncuk mu diziyorsun? Niye bulamazmışız? Kendini ne sanıyorsun? Yarın AKP biter, foteri eline verirler. Sokakta selam verecek adam ararsın. Cipçi kardeşlerim sakın bu siyasetçilere itibar etmeyin. Kendi çözümünüzü uygulayın.
(T.P.) CİPÇİ KARDEŞLERİM ÜZÜLMEYİN (T.P.)
Ben olayı inceledim. Bu işin perde arkasında 1972’de lise arkadaşlarım Aybastılı KOSTİL İHSAN ve Kaşataşlı KEL MUHİTTİN çıktı. Bunlara lojistik destek sağlayan yani demir çubukları ve levyeleri getiren eski cip şoförü M. ALİ DÜZGÜNEY’dir. (Hafta sonu Fatsa’da oğlunun düğünü var. Onu orada yakalayın iyice dövün)
Şimdi bir olay kendi kendine çıkmaz. 6 gün adanın arkasında ve birgünde sanayide ikamet eden (Cuma günleri tavuk yemek için Işıtan’ın yanına yanaşır) Kiski Mahmut tavuk yemekten gıdaklamaya başladım. Cipçilerin arasına karışırsam yaylada et yerim niyetiyle korsan gösterici olarak oraya gitmiştir. Bir de Şevket Ömeroğlu diye bir adam var. Otobüs şoförü. Yollardaki lokantalarda bedava diye bir tencere yemek yediği için lokantadan kovuldu, o da yaylaya et yemek için korsan çıkmıştır. Bir de Hortlak Süleyman var. Kömürcü. O da yaylaya patates kuyusu soymaya gitmiştir.
İşte KOSTİL İKSAN bunları duyunca Aybastı’daki adam dövme ekibini harekete geçirmiş. Adam dövme ekibi akşam kafayı fazla çekmiş. Yanlışlıkla önüne çıkan cipleri de cipçileri de dövmüştür. Tabi bu dikkatsiz eylemi kınıyorum. O sırada korsan göstericiler Kiski, Şevket, Sülüman karanlıkta ciplerin altına sinenmişlerdi. Dikkat edin kardeşim böyle yanlışlık bir daha olmasın!! Döveceğiniz adamı iyi bilin.
Neyse bu kadar olayı bir fıkrayla bitirip olayı tatlıya bağlayalım.
Bir Çerkez beyi diğerine misafir olur. O akşam iki bey yer içer yatarlar. Sabah misafir bey gidecektir. Evin kızı misafir beyin atını çıkarır. Dizgini uzatır. Misafir bey ev sahibinin kulağına eğilir. Kızın dizgini yanlış verdi, bunu iyi eğitememişsin. Bu kızı bir bey almaz, evde kalır diye uyarır. Ev sahibi, üzülme beyim. Şu karşı köyü görüyor musun? Orada gürcüler var, bu kız için Allah Allah diyorlar der.
Cipçi kardeşlerim Temmuz’un ikinci haftasında Kabakdağı’nda festival alanında akraba günü var. Yaylaya gidip kilcilere misafir olacağınıza Kabakdağı’na gelip, gürcülere misafir olun. İlgiyi, itibarı, insan sevgisini görün!!!
(C) GARİBİM TRAFİKÇİLER (C)
Bu AKP Türkiye’de iktidar olalı herşey bozuldu ya, trafik kontrolleri de bozuldu. Polis aracınızı durdurur, evrakları alır, yazar, çizer, birşeyler yapar. Sanırsınız pasaport çıkarıyor. Masa yok. Aracın sıcak kaputu üzerinde eğilmiş, sırtına, ensesine güneş vurur. Sırtı, ensesi terli garibim uğraşır. Ben durumu biliyorum ya, sırf gıcığına ne yapıyorsunuz, niye yapıyorsunuz gibi saçmasapan sorular soruyorum! Vurucu cümlemi sona ayırıyorum: “Ne güzel uygulama değil mi? Siz de çok mutlusunuz herhalde” diyorum. Polis kafayı kaldırıyor: “Hay bunu icat edenin ta...” tabi sonunu gtiremiyor. Garibim 657’ye tabii. “Anasının ellerinden öperim” diyerek memnuniyetini dile getiriyor!!! Bunu neden yapıyorlarmış? AKP polisin çalışması kontrol ediliyor. Tabi alem kötü, AKP düzgün.
(K.P.) BİZİMKİNİNR00;BAŞINAR00;GELENLER (K.P.)
Geçenlerde bizim hanım Dolunay tarafından geliyor. Teybi de açmış; şarkıcı karısı Binnaz, esnaf karısı Binnaz konseptinde trafik ekibi yolda kontrol yapıyor. Sağa çekiyor. Polis ehliyet, ruhsat diyor. Bizimki veriyor. Memur alkolmetreyi veriyor ve üfleyin diyor. Hanım itiraz ediyor. Polis, rutin kontrol hanımefendi diyor. Beni evde antreden ayakkabı ile sokmayanh kadın onu üfler mi?
Neyse evde beni sorguluyor! Öğlen öğlen ne alkol muayenesi diyor. Dedim AKP devri itiraz yok. Sen dedim Kartal görünümlü Şahin araba duydun mu? Evet dedi. Sen de dedim ayık görünümlü sarhoş olabilirsin. Pek anlayamadı. Bu sefer konuya direkt girdim. Kızım senin tipin kaymış. Artık araba sürmen tehlikeli, tipine bakan polisler seni sarhoş sanıyor dedim. Gerisini anlatmıyorum. Epey zaiyat verdim.
Değerli polis memuru arkadaşlar yakında karakola herhangi bir saldırı olursa PKK dan şüphelenmeyin. Direkt bize gelin suçluyu alın, gidin.
(C): CİDDİ
(F): FIKRA
(K.P.): KISMEN PALAVRA
(T.P.): TAMAMEN PALAVRA