BU KADAR KOLAY MI?
Cip Şenliğini “sürdürülebilir” kılmak için acaba ne yapsak?
Bu günlerde buna yoğunlaşmış durumdayız.
Öncelikle şenliğe gidemediğimi belirteyim.
Edindiğim izlenimler ve yapılan yorumlar ışığında “Şenlik Komitesi suçlu…”
Buna göre özellikle Aybastı Belediyesi’nin ihmali büyük…
Tabi; sağımız solumuz, önümüz arkamız bu günlerde “komplo” olduğu için bu yönde engin fikirler üretenlerimiz de oldu.
O da şu: “Efendim; mevcut yerel yönetimler siyasi duruş gereği alkole karşı olduklarından ve şenlik günlerinde yoğun olarak içki tüketildiğinden Cip Şenliği’ni bitirmek istediler. Son olayları provoke ederek amaçlarına ulaştılar veya ulaşmaya çalıştılar.”
Yorumdur… Bir şey diyemeyiz.
Öte yandan basından bazı arkadaşlarımız “Ben, geçen yıl Cip Şenliği’nin bu şartlarda daha fazla götürülemeyeceğini yazmıştım.” dediler.
Vatandaş “Ben demiştim.” psikozunu yaşadığı için çok mutlu…
Ordu Valisi’ni eleştirenler var. “Bir daha bu şenlik yapılamaz.” diyenler var. Ve daha birçok bakış açıları…
Ben derim ki; Cip Şenliği tam sekiz yıldır eğer pamuk ipliğine bağlı olarak yapılıyor idiyse, o takdirde koyuverin sarhoşu kendi yıkılsın.
Bu organizasyon bu kadar “çürük” bir temel üzerine mi kuruldu?
Mutlaka savsaklamalar veya hatalar olmuştur. Ancak bu şenliğin, sekiz yıl önce hangi hedefler doğrultusunda başlatıldığını bir anda unutmuş görünüyoruz.
Üzücü olan budur.
Bir başka üzücü nokta da magandaların tepişmesi sonucu şenliğin iptal edilmesine karar verebilme cüretidir.
Eskilerin “Bu ne cüret?” dedikleri cinsten…
Jeep ve Doğa Sporları Derneği’ne basın olarak elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Yine de vereceğiz.
Ancak “Can güvenliğimiz kalmadı.” diye olayın ekonomik, sosyal ve ruhsal boyutunu hiç hesaba katmadan Fatsa’nın yolunu tutmak, bana pek de insancıl, mertçe ve akılcı bir karar gibi gelmedi. Hiç kusura bakmasınlar.
Terörle mücadele ettiğimiz şu günlerde bölgemize yapılan saldırılar sonucunda bu toprakları terk edip gidiyor muyuz? Gider miyiz? Aksine mücadele etmez miyiz?
Öyleyse; nasıl oluyor da üç beş kendini bilmezin tepişmesi sonucu bin bir emek verilerek devam ettirilen bir organizasyonu iptal etme basiretsizliğini sergileyebiliyorsunuz?
Bunu kime ve nasıl izah edeceksiniz? Şenliğin huzurunu kaçıran o insanlardan ne farkınız kaldı? Ya da şenliğe verilen zarar tepişenlerden mi, yoksa olayın önünü arkasını hesap etmeden iptal kararı alanlardan mı geldi? Bu soruların cevapları bir şekilde açıklığa kavuşmalıdır.
Bu kadar kolay olmamalı… Bu kadar ucuz olmamalı… Hatta bu kadar “tabansız” olmamalı…
Sesimizi tüm ülkeye ve belki de dünyaya duyuracak potansiyelde bir organizasyonun bir daha yapılamaması ihtimaline neden olmak ağır bir vebaldir.
Bu günden tezi yok, organizasyonun aktörleri sekiz yıllık geçmişin ve umutlu yarınların hatırına “Kaldığımız yerden devam!” kararı almalıdır.
Hem de her çiseden nem kapan ve sorunun çözüm olduğunu zannedenleri de ikna ederek…
Bireysel asayiş olaylarından bu boyuttaki toplumsal hadiseler bu kadar kolay etkilenmemelidir.
Etkilenecekse işimiz var zaten…