HOŞGELDİN BAHAR
Çok yolunu gözledik senin soğuk kış günlerinde, sobanın ateşinden yüzümüz yanarken sırtımız üşüyerek ve kaynayan ıhlamurlarla, eriyen kardan adamlara bakarak. Çok yolunu gözledik senin!...
Mart ortalarından beri bazen biraz utanarak bazen bulutların arkasına saklanan nazlı yüzünü gösteren güneşin ısıttığı zaman şimdi birçok güzellikleri de sunmaya başladı yine!…
Eriyen karların coşturduğu derelerin, ırmakların taşlara vura vura köpürerek önüne ne var ne yok ne bulursa katıp götürdüğü O tüm kederler, hüzünler!...
Yarin ellerinde daha da güzelleşen güllerin sahiplerine ulaşmak için ki acelecilikleri!...
Meyve ağaçlarının renk renk açan çiçekleriyle; bir gelin duvağını süsler gibi tepeleri süslemeye başlamaları!…
Dallara düşen yağmur tanelerinin tomur tomur damla olup güneş altında gökkuşağı gibi parlamaları!...
Koyun sürülerinin yayla yolculuğunda kuzuların hoplaya zıplaya oyunları, meleme seslerine karışan zillerin sesleriyle, çoban köpeklerinin efeler gibi dolana dolana sürülerine sahip çıkmaları!...
Ve tabiî ki; tüm bu güzelliklerin yanında huzuru ve asayişi bozan eğlendirici olaylar!...
Çoğu kez hırsız zannettiğimiz kedilerin Martta bir türlü gizleyemedikleri damlardaki gürültülü gece buluºmaları !...
Barış ve kardeşlik içinde bir arada oynayarak uzun kışı geçiren horozların baharla birlikte ortalarda salına salına gezen tavuk hanımların yüzünden etrafı yavaş yavaş savaş alanına döndermeleri!…
Güzeller güzeli Helen"in yüzünden de çıkmamışmıydı sanki “Truva Savaºları!...”
Tarih yine oyununu tekrarlıyor her zamanki gibi “Oyun hep aynı oyun ama hep baºka oyuncularla!...”
Bahar yine geldi bütün umutlarıyla bütün güzellikleriyle!...
Ey Hayat!...
Sen Ne Güzelsin!...
Hoº geldin Bahar!..