Dünya Çiftçiler Günü “14 Mayıs”
Dünya Çiftçiler Günü “14 Mayıs”
Değerli okur; Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından tüm dünya ülkelerinde 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanır.
Tüm bunları kuran, düzenleyen, işleten, ürün elde eden kişilere “çiftçi” (rençber) denir. Çiftçilik, günümüzde “tarım” adını almıştır.
Batı Uygarlığı ile kapsamlı olarak tanıştığımız (1839) Tanzimat döneminde tarımı geliştirmek için önlemler alındı. Tarın okulları, hayvan sağlık okulları açıldı.
Yurdumuzda tarım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra hızla gelişti. Köylümüzün elde ettiği ürünün onda birinin devetçe vergi olarak alınması demek olan “aşar” kaldırıldı. Eski yıllarda dedelerimiz: “Yanmış harmanın aşarı olmaz” derlerdi. Çiftçiyi ezen, çitçiliği gerileten bu sözden daha iyi anlaşılıyor.
Cmhuriyetimizin kurucusu Atatürk, köylüye ve tarıma çok önem verdi. “Türkiye’nin gerçek sahibi, efendisi, gerçekten üretici olan köylüdür” sözüyle tarıma verdiği önemi vurgulamıştır. Atatürk, pek çok kişinin imkansız gördüğünü başarmış; verimsiz, çorak bozkırda “Ankara Atatürk Orman Çiftliği”ni kurmuştur. O’nu çiftlikte traktör kullanırken gösteren fotoğrafta, yüzünde bir iş başarmanın, bir eser ortaya koymanın mutlululğunu kolayca görebiliyoruz.
Cumhuriyet devrinde Ankara’da Ziraat Fakültesi açıldı. Tarım okulları onu takip etti. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri, çiftçiye araç-gereç, suni gübre vb. Kredileri verdi. Çiftçinin ürününü değerine satın alan Toprak Mahsulleri Ofisi, TARİŞ, Fiskobirlik kuruldu.
Bugün Fiskobirlik, yerini Toprak Mahsulleri Ofisi’ne bırakmıştır.
Bununla birlikte son yıllarda sanayileşmenin hızlı ve sağlıklı gelişmesi tarıma zarar vermektedir. Verimli tarlalar, bahçeler, fabrika, konut, yazlık evlerle doldu. Bilgisi, işletme kredisi yetersiz. Ürettiğini değerine satamayan çiftçilerimiz. Köylülerimiz kasabalara, kentlere, yurtdışına göç etti. Kentlerde gecekondu mahalleleri oluştu. İlköğretimin kesintisiz sekiz yıla çıkması nedeniyle beş yıllık mahalle ilkokulları kapandı. Çocuklarının kasaba ve şehir merkezlerinde okuması nedeniyle köy, mezralarda üretim durdu. Tüketici toplum olduk. Hayvan besleme yerini şehirde işsizliğe bıraktı. Köylü olanlar şikayete başladı. Hazinenin üzerinde dilenen kişiler ülkesi olduk. Üretmeden tüketiyoruz. Geleceğimiz nasıl parlak olacak bu kafayla?
“Dünyaya iki şey hakimdir: Kılıç ve Saban, Bunlardan ikincisi (saban) birincisini daima yenmiştir” Bu söz Atatürk’e aittir.
Etin ismi (kırmızı altın), pamuk (beyaz altın), Petrol (Sıvı altın) bunları paraya çevirdiğimizde zengin oluyoruz. Alın teri dökmeden bu mümkün değildir. Bu yurt uğruna hergün şehit veriyoruz. Başkalarına yar etmemeye ant içtik. Köye dönüş olmazsa bu topraklara yurdumuz diyemeyiz.
Çiftçinin nasihatı: Vaktiyle bir çiftçi varmış. Tecrübeli ihtiyarmış. Hastalanıp yatmış birgün. Çocuklar mahzun, küskün. Toplanmışlar etrafına. Demiş: “Kulak verin bana, çünkü artık yavrularım öleceğim, ihtiyarım. Son sözleri babanızın, aklınızda iyi kalsın! Tarlamızda hazine var, kazarsanız altın çıkar. Çiftçi ölür, üç gün sonra tarla kalır çocuklara. Kazma kürek koşuşarak, içindeki taşı toprak yapar gibi uğraşırlar. Ne altın var, ne mangır var. Çiftçi şunu demek ister; Haydan gelen huya gider, sudan gelen sele gider. Hazır para çabuk yenir, çalışmamız hazinedir. Bu sözler şair İ. Alaeddin GÖVSA’ya aittir. Alın teri dökerek kazanılan üründe bereket vardır, aç kalınmaz. Başkasına el açarak onurlu yaşanmaz.
Dünya Çiftçiler Günü “14 Mayıs”