Basiretsiz Hükümet Adamları
Basiretsiz Hükümet Adamları
MAYIS AYINDAN KORKARIM
Mayıs ayı Türkiye’de bu yöneticiler yüzünden hep kaos olmuştur. Geçen 1 Mayıs: Taksim’e yürüyüş yapılacak. Hani işçi bayramı ya... İşçi başları (sendikalar) işçilere gidin deniz kıyısınhda yatın, yuvarlanın demez, inatlaşacaklar ya Taksim’e yürüyecekler. İstanbul Valisi hemen ayaklanır. Geçer mikrofonların karşısına bıdı, bıdı, bıdı konuşur. Manası: Taksim’e yürüyemezsiniz. Peki neden? Cevap: eh öyle!!! Yürüyemezsiniz!!! Söz dinlemez işçiler, inat eder Taksim’e yürüyüşe geçer. Hükümet adamları da fedaileri (polisleri) salar üzerlerine. Cop, biber gazı, tazyikli su ile iki saat karşılıklı cenk başlar. 4 saat sonra ölen ölür, ölmeyen yaralılar geri çekilir. Cam çerçeve yerle bir. Sulh olur. Akşam TV mikrofonlarında vali zarar ziyan tespitini halka bildiriyor. Bıdı bıdı bıdı, yani biz orantısız güç kullanmadık. Her glene bir cop vurduk. Gazeteciler peki neden kafeteryada oturan yaşlı adamın kafasına polisler copu ekleştirdiler deyince vali bey de bıdı bıdı bıdı, yani iş kazası olmuş kusura bakmasınlar!! Der.
Bir yıl sonra yani 2010. İstanbul aynı, Taksim Meydanı aynı. Vali aynı, hükümet aynı 1 Mayıs yine geldi çattı. Vali TV’de yine açıklamalar yapıyor. Bıdı bıdı bıdı, manası işçi temsilcileri ile görüştük, yürüyüş serbest. Peki sonuç: gayet iyi, herkes yürüdü, polis seyretti, olay yok. Peki nedir 30 yıldır yapılan nizalar? Bunlar hep yöneticilerin basiretsizliği.
ÜÇ MAYIS
Bu 3 Mayıs günü dünya Türkçülük günüymüş. Kutlamaları gördük ihya olduk. Bu gün aslında dünya sağcılar günü yani global olarak dünya faşistler günü. Memlekette niza edecek komünist olmadığı için kendi aralarında oynama günü. Asma köprünün yanından geçerken baktım düzlükte birtakım yaşını başını almış eski tüfek faşistler yoğunlaşmışlar. Uzun eşşek, sırttan dönmece, çelik çomak, dombil, bokuç gibi oyunlarla kendilerini tatmin ediyorlar. Rüzgar benden tarafa estiği için konuşmalarını duyuyorum: “Ah ulan birkaç komünist olsa da, ağız tadıyla dövsek de pasımız açılsa” diyorlardı.
Bu Türk milletinin sağ cenahının mensupları güce yönelik oyunları severler. Oyun seçiminde başbuğ Şakir Uygun uzun eşşek oyununu liste dışı bırakmış çünkü eşşek olmaya kadro bulamamış. Sırttan dönmece de iptal çünkü bunlar eğilmeye ve sırt çevirmeye münhal adam yok inancındalar. Bokuç oynayanlar ayrıldı, çelik çomakçılar yerlerini aldı. Şakir başkan, Mustafa Sade, Murat Can dombil oynamaya karar vermişler. Dombilde üst üste taşlar dizilir, 3-4 metre geriden dizilen taşlara küçük bir top atılır, taşlar devrilir ama bu kaşar faşistler küçük topu unutunca 14’lüleri bellerinden çıkarıp ateşlediler ve oyuna heyecan kattılar. Çuval yarışına geçildi. 20 kişilik yarışmacı grubu dizildi. Başbuğ Şakir 100 metreyi 20 saniyede geçemeyeni Allah yarattı demem çakarım kurşunu deyince bu yarış çok heyecanlı oldu ve böylece Fatsalı MHP’liler Dünya Türkçülük Günü’ne böyle bir katkı yaptılar.
Biz de İnşallah Kabakdağı festivalinde Çarşamba Ovası’ndan at çalıp Kabakdağı festival alanına en erken gelen arkadaşa ödül vereceğiz.
5 Mayıs Kabakdağı’nda
Fikri Sönmez’i Anma Günü
Selim beni çağırdı, sahildeki mağazada arkadaşların seni soruyor dedi, gidip baktım. 60-70 tane eski tüfek komünist oturuyorlar. Ne o? Hangi dağda kurt öldü de niza çıkaracaksınız! Dedim. Yok dediler. Bugün Fikri Sönmez’in ölüm yıldönümü, mezarına gidiyoruz. Naci abi bana sen de gel dedi. Ben de siz kızıl komünistsiniz, size gitmek farz ama ben 1992’ de hac farizamı yaptığım için yeşil komünistim. Benden o iş sakıt oldu dedim. Israrcı olmadılar. Yüzlerinde bir hüzün vardı. Hemen anladım. Önlerine çıkıp mezar üstüne gidemezsiniz diyen ne polis vardı ne de jandarma. Biraz hükümet adamlarına kırgın olduklarını farkettim. Hey gidi günler hey...
Sanırım 20 yıl önceydi. Bu eski tüfeklerin saçları beyaz değil siyahtı, yine arkada toplanmışlar. Fikri Sönmez’in evinin önüne yığılı kütüklere 30-40 solcu tünemiş, oturuyorlar. Karşılarında polis, jandarma, özel tim bekleşiyorlar. Solcular mezara gideceğiz diyor, Hükümet kuvvetleri gidemezsiniz deyip kaşlarını çatmış bakıyorlar. Emir komuta benim mağazanın önünde. Kaymakam M. Esen, Garnizon Komutanı, Emniyet Müdürü vs. Bir ara polis minibüsü solcuların tam önünde durdu, minibüsten Nazım polis (belki komser) indi. Beyaz gömlek, sivil pantolon, kıçında çakaralmaz hükümet tabancası, üstünü gömlekle örtmüş. Bizden tarafa bakmadan direkt ağaçlarda oturmuş solculara hitaben sert bir sesle dağılın!!! Diye komut verdi. Ağaçlara tünemiş solcular tek bir ağızdan SİTTİR LAN diye cevap verdi. Hani bir devlet büyüğü askerlere nasılsın asker deyince askerler de hep bir ağızdan sağol derler ya aynen öyle.
Aha da bak işte bela geldi! Allah’tan arada akıllı uslu solcular var, bu tarafta da hükümet adamları, iki üç dakikalık gerginlikten sonra işler duruldu. Niza işte böyle çıkıyor. Ula Nazım polis zaten 150 kg geliyorsun. Sumo güreşçisi normal düşsen on beş dakikada ayağa dikilemezsin. Kolun, dizin hep yaralanır. Judo bilmez karateden anlamazsın. Ne bulaşıyorsun elin komünistine? Bu adamlar polisten jandarmadan dayak yiye yiye vücutları endorfin salgılamaya başlamış. Acıyı, dayağı hissediyorlar mı sanıyorsun? (İnsan vücudu acıyı hissetmesin diye ameliatta doktorlar morfin kullanır. Bu acı devamlı olursa vücut morfin istemez, kendisi acıya karşı yeni salgı üretir ve vücut acıyı hissetmez. Buna endorfin denir) Bu hükümet adamları niye mezar üstüne göndermezler diye merak ederdim.
Gayet efendice arabalarına bindiler, gittiler, geldiler. Hükümete mugayyir hiçbirşey olmadı!!! Hükümet adamları yol kesme, kimlik yoklama gibi avara işlerle uğraşmadı. Demekki neymiş; eski kafalı adamların basiretsizliğiymiş!!!
Muhalefet Etmek
Geçenlerde yakın silah arkadaşım Yüksel Pekbüyük beyin gazetede yazısını okudum. Efendim belediyenin şu şu işlerini beğenmiyorum ama beğendiğim işleri de var. Mesela ağaçlandırma işleri iyi. Yüksel’im hala muhalefet etmeyi beceremiyor. Onun yaptığına ne şiş yansın ne kebap modeli muhalefet derler. O ağaçlandırma işleri AKP’nin genel makyajlama politikasıdır, onu geç.
Bizim kadar belediyecilik yapmadan bize ayak oyunu yapamazlar, biz avanak değiliz. Sizi Yalçın Otel’e davet edip M. Çamaş’tan 7 Trilyon borç devraldık deyince ayağa kalkıp M. Çamaş size 7 trilyon da alacak devretti diyemedin!! Onun için bendeki muhalefet karnen kırık Yüksel’im. M. Çamaş sahil yolu geçerken 1 m2 bile olsa yerleri toplayıp belediyenin tapusuna geçirtmişti hatırlıyor musun? O işten Fatsa Belediyesi’nin kasasına yaklaşık 8 trilyon para girdi. Bunlar o parayla bugün büyük bir borç yükünden kurtuldular ama Allah M. Çamaş’tan razı olsun demezler ama 1998’de plajın yanındaki binalara ruhsat verdik diye M. Çamaş ve meclibi mahkemeye verip tazminat isteyeceklermiş haberin var mı?
Sırf M. Çamaş yaptı diye Orman Dairesi’nin yanındaki iş merkezini encümen kararı olmadan yıktılar. Karşı dava açılınca Kot Kot Cemal dahil dava açanlara 5000’er TL para ödediler. Bunların parası hangi kalemden ödendi diye sordun mu? Yüksel’im bırak bu belediyenin çiçek böcek işlerini. O işleri belediye değil bahçıvanlar yapar. Dua etsinler Ziraat Mühendisi Mustafa enişteme. O çalışkan da ortaya birşeyler çıkıyor.
10 Mayıs Anneler Günü’ne Muhalefet
Yazının sonunu iyi bağlayayım diyorum ama bela geliyorum demez, gelir. Yazıhanemde moralim bozuk, borcum var. Parayı yarın veririm diyerek gübre alanlar parayı getirmedi. Kös kös oturuyorum. Baktım bizim hanım façayı düzeltmiş, içeri girdi. Bir afra bir tafra; yarın anneler günü bana ne hediye alacaksın demez mi? Ulan git başımdan ne hediyesi dedim!!! Tınmadı bile. Ters ters bakıyorum; ne var? dedi. Ulan 30 yıldır ömrümü aldın, yetmedi mi? Dedim. Oh bizimki gayet pişkin; ne olmuş, o zaten benim hakkımdı dedi. Şöyle bir baktım aynı DTP Milletvekili Sebahat Tuncel’ benziyor!!! Sebahat Tuncel ayda 10.000 TL maaş, benimki de benim bağkur maaşımı alıyor. Bu meclis çatısı altında olmaktan utanç duyuyorum diyor. Niye? Pkklılar karakol basıp askerimizi şehit ediyor ya onun peşinden Ordu hemen neden operasyon yapıyormuş? Lafa bak! Onun için meclis çatısı altında olmaktan utanıyormuş!! Kapris yapıyor. Bizimki de aynı. Senin yazıhanene gelmem daha diyor!!! Gelmezssen gelme, çok da umurumda dedim. Nasıl muhalefet ama!!!