BUGÜN BAYRAM ÇOCUKLAR
23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramınız kutlu olsun sevgili çocuklar. Sizlere ne kadar umutlu ve kutlu günler vaat ediyoruz değil mi? Güzel günler göreceğiz çocuklar, bulutları maviliklere süreceğiz…
Gün geliyor evinizin önünde kapağı açık kalmış bir fosseptik çukurunun içinde buluyorsunuz kendinizi, çırpınıp çırpınıp can veriyorsunuz annenizin çığlıkları arasında. Sadece evinizin iki adım ötesinde, bahçe içinde oluyor tüm olanlar. Kapı dışarı çıkmaya gerek kalmadan, birileri fosseptik çukurunun kapağını açık unuttuğu için, kaza işte deyiveriyoruz peşinizden.
Gün geliyor günlerce aranıp da bulunamıyorsunuz, yatılı bir okulda okurken, kayboluyorsunuz ansızın. Günlerce günlerce süren aramanın sonunda, okulun önünde bir çukurun içinde bulunuyorsunuz, açık unutulan başka bir çukurda. Nasıl gittiniz oraya, kim götürdü sizi belli değil. Kim sorumlu bu gidişten belli değil. Okul mu, çukur mu, aileniz mi?
Gün geliyor yeni doğmuş bir bebekken, daha annenizin sıcaklığını bile duyamadan, töre diye, ayıp diye, günah diye gömülüyorsunuz taştan betonların içine. Neyin bedelini ödediğiniz belli değil, günahsız, bir melekken yok oluyorsunuz gözü dönmüş namus timsallerinin ellerinde.
Kimi gün gözlerinizin önünde annenizi yok ediyorlar, kimi gün öğretmeninizi. Bir adamın bıçak darbelerini görerek başlıyorsunuz hayata. En güvendiğiniz yerde, en güvendiğiniz insanların arasında, ölümlerin kalleşçe olanıyla karşılaşıyorsunuz. Gözleriniz gözyaşına açılıyor, acıyla serpiliyor günleriniz. Sevginin nasıl böyle olabildiğini anlayamıyorsunuz. Ya da adına sevgi denen şeyin ne olduğunu.
Gün geliyor, okulunuza gitmek için uğraşırken, eziliveriyorsunuz arkadaşlarınızla elele. Kaç kez yapılsın dediğiniz, yollar, ışıklar, geçitler yapılmadığı için. Yol vermiyor ne araçlar, ne yollar size.
Gün geliyor sırf evleriniz sağlam olmadığı için, ufak bir depremde yıkılan evinizin yıkıntılarında annenizi arıyorsunuz, arıyor da bulamıyorsunuz bir türlü. Gözyaşlarınızı dindirmek için, kandırmaya çalışsalar da sizi, ne toplar ne formalar, ne büyük laflar avutamıyor sizi. Annenizi arıyorsunuz akşam sizi yatırırken sizi saran kollarıyla.
Ve gün geliyor gözleri sağlamken görmeyen, kulakları duyarken sağır olan insanların arasında, uğradığınız saldırıların, tecavüzlerin kurbanı oluyorsunuz. İlkokul öğrencisiyken, okulunuza giderken, en güvenli olacağınız yerde, yaşını başını almış, koca koca adamların size yaklaştığını görüyorsunuz. Onlarca, genç yaşlı adam ortak oılup, birlik olup, üzerinize yürüyorlar. Sizin çığlıklarınız duyulmuyor. Her yer ses geçirmez ve görüntü vermez oluyor birdenbire. O adamlar da normal hayatlarına devam ediyorlar. Çalışıyorlar, konuşuluyorlar ve en kötüsü birilerine ahlak dersi veriyorlar belki de. Belki de evde karılarına, kızlarına namuslu olmanın yollarını öğretiyorlar. Sizden çaldıkları çocuk yaşamını, ruhunuzdan bedeninizden alıp götürdüklerini umursamadan, hayatlarına devam ediyorlar. Sizi susturup, size yapılanları normalleştirmeye çalışıyorlar. Siz ne öğretmeninize, ne ailenize, ne de diğer insanlara artık güvenmek nedir bilmiyorsunuz, nasıl çocuk olunur bilmiyorsunuz ve bu yaşananların hesabını kim verecek bilmiyorsunuz. Bir gün bir cesaretle anlatıyorsunuz olanları da o zaman ortaya çıkıyor yaşanan bu utanç tablosu. Bugün aynı şehirde, devlet erkanı sizin için tören yapacak ve çocuk bayramınızı kutlayacak. Oysa siz çoktan çocukluğunuzu unutmuşsunuz haberleri yok.
Bugün tüm tören alanlarında çocuklar sıraya girecek, büyükler onları oturduğu yerden izleyecek ve yaptıkları onca şeyden sonra yüzlerine bakıp, ‘bayramınız kutlu olsun çocuklar’ diyecek. Üstelik bu törenler de bile, ayakta, sırada, sağda solda bekletilen çocuklar, yine eğlenmeden, sadece kendini gösterecek. Çünkü büyükleri onlara eğlenmeyi, onlara çocuk olmayı ve onlara hayatın çocukça yanlarını, hep unutturduğu için…
Bayramınız kutlu olsun, bizleri affedin çocuklar…