ERGENEKON
ERGENEKON
Ergenekon denince “Ergenekon Destanını” hatırlamamak mümkün değil. Gençlik yıllarımda bir dergide, ergenekon destanı diye bir yazı görmüştüm. Benim yapıma çok uymadığı için pek ilgilenmemiştim, ancak ara ara okumuştum. Birkaç tane Türk insanı bir vadide sıkışıyorlar, çıkmaya yol bulamyorlar. Burada çok uzun sene kalıyorlar, nüfusları artıp, kalabalıklaşıyorlar. Artık buraya sığmaz oluyorlar. Nüfus yönünden de kendilerini koruyacak bir güce sahip oluyorlar, burası onlara dar geliyor. Çıkma yollarını araştırıyorlar. Bir kurdun peşine takılıp çıkış yollarını buluyorlar. Buradan çıkıncada güçlü devletler kuruyorlar. Kurduda bir nevi kutsallaştırıyorlar. Menkıbe aşağı yukarı böyle. Devlet kurup ordular tesis ediyorlar. Herhalde kurt kafasını, beze işleyip bir filamada yapıyorlar. Şimdi düşünüyoruz, ordumuzun içinde bu “Ergenekon” ismiyle çok büyük bir örgüt kurulmuş. Televizyondan takip ediyorsunuz bu örgüt askerlerimizin silahlarından bile bir bölümünü gizli yollardan ellerine geçirip, ilerisi için silahta depolamışlar. Hazırlıklara ve ordu içinde teşkilatlanmaya bakılırsa bunlar kalıcı bir darbe yapıp devleti ellerine geçirecekler ve bir dahada bırakmayacaklarmış.
Olayların ayrıntılarını görünce çok büyük bir tehlike atlatmakta olduğumuzu anlıyoruz. Bu defa askeri örgüt, geçen yıllardaki müdahalelerden çok daha farklı bir hazırlık içindelermiş. Allah cc. kötü niyetlerini bacaklarına dolaştırıp onları ele verdi. Hükümetimizin tedbirli ve temkinli hareket ettiğinede inanıyoruz. Alman imparatoru Büyük Firederik: Büyük askeri birliklerin başındaki komutanları sık sık değiştirin, kademeleri ele geçirip hükümetin başına gaileler açabilirler diyor. Demekki Avrupada demokrasi yerleşinceye kadar darbe konularında temkinli hareket etmişler. Ancak Türkiyede çok daha değişik bir durum var. Türkiyede ilk anayasayı askerler yapmış. Müdahalelerden sonrada kendi lehlerinde olabilecek değişiklikler yapmışlar. Deki sivil iradeyi hep aradan çıkarmışlar. Kendi kendilerine rütbeler, kıdemler veriyorlar. Kendilerini diledikleri görevlere tayin ediyorlar. Rahmetli Özal, bir Genelkurmay başkanı seçimine: Hükümet icraatı diye müdahale etmiştide ona tepki göstermişlerdi. Oda: Artık bu böyle olacak. Bir emrivaki karşısında kalırsam anayasanın bana verdiği yetkileri sonuna kadar kullanırım. Ölürüm, kalırım diye hiç hesap etmem demişti.
Herhalde askerin kışlaya çekilmesinde bu bir başlangıç olmuştu. Şu anda ismini hatırlayamadığım emekli bir generalinde bu konuda güzel bir sözü vardı: “Türk insanı askerini kışlada seviyor” demişti. Bu cümle herhalde çerçevelenip kışlaların duvarına asılacak kadar mana ifade eden bir cümle. Bu olayların bizi mutlu eden taraflarıda var: önceki müdahalelerde Genelkurmay başkanı, yanına kuvvet komutanlarınıda alıp, televizyonda: Müdahaleyi ilan edebiliyordu. Şimdi işler değişmiş, artık o kadar kolay müdahale şekli kalmamış. Silahlı bir savaş hazırlığı yapıyorlar. Demekki ordunun içinde önemli miktarda böylesi müdahaleleri istemeyen komutanlar var. bu çok sevindirici bir gelişme. Birde hükümetin tavrı: İnternetten imzasız bir müdahale provası yapıyorlar. 28 Nisanda Erbakanın yaptığı gibi hükümet teslim bayrağını çekmiyor.Başvekil telefonu kaldırıp, genel kurmay başkanına böyle birşey oluyor. Konuyu araştırda bana bilgi ver diyor.İnternet olayını zaten onlar yaptırıyorlar. Sayın Başvekil, Recep Tayyip Erdoğan korkaklık yapsada, şapkayı kapıp kaçsa bu bal gibi müdahale: Amma karşılık görünce susuyorlar. Buda çok memnuniyet verici bir gelişme: Geçmiş zamanda sayın Süleyman Demirel ve Sayın Necmettin Erbakan, müdahalelere tavır koyma cesaretini gösterebilselerdi bugün bu işler yapılamazdı. Artık askeri müdahaleler bir daha tahakkuk etmemek kaydıyla tarihe gömülüyorlar. Şimdi anayasaya evet demeyenler, kimlerin yanında yer aldıklarını pekala biliyorlar. Millette bili yor. Sandıklardan çıkacak oylar bunları ifade edecek inşallah...