EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ
Eğitimde fırsat eşitliğinin giderek zedelendiği bir ülkede yaşamaktayız. İlköğretimden başlayarak, çocukların özel dershanelere yönlendirildiği, devlet okullarındaki eğitimin yeterli olmadığının baştan kabullenildiği bir sistem. Sadece özel dershanelerin değil, özel derslerin de tercih edildiği, öğrencilerin tüm eğitim hayatlarında bir yarışın içine itildiği bir sistem. Ve bu öyle bir sistem ki, herkesi gerekliliğine ve olmazsa olmazına inandırmış durumda. Ya içindesin ya içinde, dışında kaldığın anda tüm yarışların sonuncu sırasında olduğuna inanmış durumdasın.
Muğla’nın Fethiye ilçesinde geçtiğimiz günlerde intihar eden Soner’in gazete sayfalarında görünen gururlu, ama çaresiz yüzü de, bu sistemin içinde bir trajedi olmaktan öteye gidemiyor. Annesinin dershane borcu yüzünden hapse atılmasının yaşadığı bunalımda büyük etkisi olduğu söyleniyor. Davranışının sebebini hiçbir zaman tam olarak bilemeyecek olsak da; yaşadıkları ekonomik sıkıntı, bu sıkıntıyı aşamamış olmanın verdiği zorluklar ve annenin borç yüzünden hapiste olmasının, Soner’i bu sonuca götüren etkenler olduğu düşünülüyor. Çocuğunun ölümünden sonra annesinin borcu ödenip, hapisten çıkarılıyor fakat ne fayda. Evladını kaybeden bir anne, yeter ki o yaşasaydı, tüm hayatını orada geçirmeye razı olabilirdi. İçerinin duvarları, artık hayatının taştan duvarları oluverdi.
Bu olayda dershane yönetimini suçlamak kolay bir yoldur. Dershane yönetimi, kanuni haklarını kullanmış ve hukuk sürecinde ne tür bir yol öngörülüyorsa bu izlenmiştir. Davranışın etik olması, vicdanlı olması ayrı bir şey, sürece ve kurallara uygun olması ayrı bir şeydir, bunu tartışmıyorum..
Bu olay bize şunları düşündürmeli; tüm çocuklar dershaneye gitmek zorunda mı? Okullar artık yeterli değil mi? Devlet çocuklara başka bir alternatif bırakıyor mu? Dershaneler paralı özel eğitim kurumları mı? Aslında eğitim parasız ve sosyal bir hak değil mi? Ülkemizde parası olan olmayan herkes, çocuğunu bu kurslara göndermek zorunda kalıyor mu? Üniversiteye gitmek için bu kurslara gitmek zaruri hale geldi mi? Hatta sınav sistemi bile buna göre ayarlanmadı mı? Son sınıf öğrencileri okuldan çok dershaneye yönlendirilmiyor mu? Artık okullarımız düşünme, anlama, kavrama, kendini geliştirmeden çok; test çözme, ezberleme, hızlı ve pratik soru çözme, tekniklerinin en iyi kullanıldığı yerler olmaktan öteye geçemiyor mu, üstelik özel okullara giden öğrencilerin de, devlet okullarına giden öğrencilerin de ayrıca dershanelere gitmesi bir zorunluluk olmadı mı?
Yukarıdaki soruların cevapları hep evet. İster paranız olsun, ister olmasın, ister işsiz olun, ister çok zengin. Çocuğunuz bu yarışın içine girecekse, onu özel kurslara göndermek zorunda bırakılıyorsunuz. Bu da olmayan paralarla borçlanmalara, borçlanılan paralar ödenemediği için de hapis yatmalara kadar götürüyor insanları. Çünkü onların çocuklarının arkadaşları dershaneye giderken, kendileri gidemese ne diyecekler çocuklarına, onlara iyi bir gelecek hazırlayamazlarsa ne cevap verecekler. Herşeyi göze alıyor aileler. Fakat yetişemiyorlar her zaman, ellerindeki avuçlarındaki herşey gitse de, avuçlarında kader çizgilerinden başka bir şeyleri olmayan insanlar, çaresiz ortada kalıyorlar.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlayacak olan devletimizin erkanı da, ülke ülke gezip, bazı eğitim kurumlarını ziyaret ediyor, başka ülkelerin okullarındaki çocukların yanlarında gülümseyen mutluluk pozları veriyor. Dünyanın kaç ülkesinde, kaç tane Türk okulu açıldı, bunun hesabını yapıp, refaha erdiğimizin sinyallerini veriyor. Geride kaç ev, kaç yürek yanıp, kül oluyor soran yok. Kaç anne baba çaresizlikle bu yarışın içinde nefes nefese kalıyor soran yok. Çocuklar ailelerine yükledikleri yükün altında ezilip ezilip iyice güçsüz oluyor haberleri yok. Daha hayatlarının baharında, çocuk yaşta kaldıramayacakları yüklerin altında, neyi niye öğrendiklerini bilemeden, oyun çağında oyundan, büyüdükçe yaşamdan kopartılıp savunmasız bir hayatın içine atılıyorlar. İşin asıl kötü tarafı, herkesin ve her kesimin de bu yaşam biçimini tamamen kanıksamış olması ve değişimin gitgide zorlaşması. İnsanların da olanlara sadece uzaktan bir vah edip, geçip yoluna gitmesi.