KAMPLAŞMA
Gönlümden geçenin bu sütunları yerel konular için doldurmak olduğunu sık sık dile getiririm. Ülkemde bu kadar köşe yazısı yazan muhterem zat varken, ülkeyi kurtarmak için gayret göstermenin beni aşacağını söyleyebilecek kadar da haddini bilenlerdenim. Bu konu geçenlerde Sayın Maral Öztekin tarafından da Samim bir şekilde: ‘Ben yerel konularda yazılan yazıları okumayı tercih ediyorum.. ‘ şeklinde dile getirildi. Doğru olanın da yerel konularda yazmak olduğunu bir de sadık okuyucularımızdan duymuş olduk.
Gel gelelim bugünkü yazımıza:
Bir baş savcı bir genelge yayınlıyor. Ben bu ilin en yetkili baş savcısı isem: ‘Bağlı kurumların aldığı yakalama ve gözaltı kararlarından ve bu kararların uygulanmasından haberim olacak. Benim haberim olmadan bu tür kararlar alınmayacak ve de uygulanmayacak.’
Sayın baş savcının bu kararına karşın iki sayın savcı hiç böyle bir genelge yokmuş gibi onlarca general ve amiralin gözaltına alınması için emniyet müdürlüğüne talimat veriyorlar. (Burada önemli olan gözaltına alınacak kişilerin general ve amiral olması değildir. En azından bu yazı açısından bu husus ön planda tutulmamıştır.) Önemli olan bir baş savcının emrinin uygulanmamasıdır.
Burada iki husus vardır.
İkisi de birbirinden kötü husus:
Ya soruşturma savcıları bu genelgeden haberdar değildir. Ki bu çok acı bir durumdur. Amirinin yazılı emrini bilmeyen bir savcının binlerce yasanın yüz binlerce maddesini nasıl takip ettiği, adaletin tecellisini nasıl gerçekleştireceği sorgulanır.
Ya da amiri konumundaki Sayın Baş Savcının genelgesini biliyordur. Ama bilerek bu genelgeye uymamaktadır. Bu daha da acı bir sorundur. Üstündeki amirinin emir ve talimatlarına uymamayı göze alacak kadar kamplaşma çok düşündürürcüdür.
Ülkenin bu denli kamplaştığı bir ortamda susmanın, yerel konular, genel konular tartışması yapmanın (Ki esasen böyle bir tartışma zaten yok. Sadece beni yerel yazamamanın ettiği bir rahatsızlık var.) hiç, ama hiç gereği yoktur. Böyle bir çelişki yandaş medyanın elinde olsa konunun üzerine davul-zurna ile giderler.
Hiç kimsenin sevmediği, herkesin nefretle andığı ve bir daha gelmemesini dualarla dilediği 1980 ihtilali, insanların sağ-sol diye kamplaştırılmasının arkasından geldi. Kamplaşmanın bu kadar tehlikesi ortada iken hiç değilse aydın kesimin bu konuda daha hassas olması gerektiği kanısındayım.