VEDA
VEDA
Çoğu insan vedaları hiç sevmez.Zor gelir ,sevdiklerinden ayrı düşmek.Ama bence bu duyguda sonuna kadar yaşanmalı çünkü birini ne kadar çok sevdiğinin, en yaşanılası halidir veda anı!Eğer olmazsa vedalar ,anlamsızdır kavuşma zamanı.Ya kavuşamayacağını bilerek vedalaşmak, işte yoktur onun bir izahı.Keşke hiç olmasa der insan,ölüm anı.Ama her beşer birgün tadacak ,o acı tadı.
İşte Salih Bozok da bu acı tadı yaşamış Atatürk’ün vefatında.Zor tabi altı yaşından itibaren ,elli koca yıl birbirlerinden hiç ayrı düşmemişler Paşa’sıyla.Böyle bir ayrılığı ise ,hiç zihninden geçirmemiş haliyle Bozok.10 Kasım 1938 saat 9.05’te Türkiye’de zaman durmuş ama Salih Bozok için herşey durmuş.İşte bu kitaplardan okuduğumuz olaylar, Zülfü Livaneli yönetiminde perdeye taşındı geçtiğimiz günlerde.
Heyecanlı bir şekilde bende koştum sinemaya.Dedim ki işte bu sefer oldu.Tam manasıyla tarih kokan,Atatürk kokan bir yapıt izleyeceğim.Ama maalesef benim için koca bir düş kırıklığı oldu bu film.Zülfü Livaneli bence oyuncu seçimlerinden,müziklere kadar yanlış seçimler yapmış.En başta Sinan Tuzcu bu filmde hem Ali Rıza Bey’i hemde Atatürk’ü oynadı.Bence eğer oynamalıysa sadece Ali Rıza Bey’i oynamalıydı.Çünkü Atatürk rolüne kesinlikle giremedi.Hele ki o zeybek oynarken ki hali ,tek kelime korkunçtu.Dolunay Soysert oyunculuk anlamında çok başarılıydı ama Zübeyde Hanım’a fiziken hiç benzemiyordu.
Senaryoyu ise çok sığ buldum.Çünkü Atatürk’ün onca yaptığı iş ,iki saatlik zaman dilimine sığmaz.Ya biraz daha uzun metrajlı olmalıydı ya da üçleme olarak çekilmeliydi.Mesala’ Selanik’te Gençliğim’,’Bir Vatan Kuruluyor’ ve ‘Veda’ olabilirdi.Yine hepsi Salih Bozok gözünden olsaydı ama bu film gibi kıyısından geçmeseydi yaşanılanların.Derinlemesine ,bizimde bilmediğimiz yanlarıyla, objektif olarak anlatabilinseydi.
Bir de film içinde mantıksız sahneler çarptı gözüme.Fikriye Hanım’ın eve gelişiyle sesler yükselir köşkte ama ne hikmetse Atatürk bir türlü uyanamaz.O kalkana kadar Fikriye Hanım canına kıyar.Yedi düveli bu topraktan def etmiş bir liderin, hakkaten bu kadar derin midir uykusu?Ben hiç sanmıyorum.Çünkü bu kadar düşmanı olan birinin eminim ki uykusu tüyden hafiftir.Birde Latife Hanım’a aynen Fikriye Hanım gibi ilgi duyması bana pek doğru gelmedi.Herhalde o kadar patırtının kütürtünün içinde en son yapacağı işti çapkınlıktı Atatürk’ün.
Birde büyük çelişki var filmde.O çocukken falakaya yatırılan ve bir ah demeyen,arkadaşlarıyla oynarken eğilmeyen,annesi başka biriyle evlendi diye uzun zaman evden ayrılan birisi ,nasıl olurda Latife Hanım’ın aşağılamalarına bu kadar tahammül eder.Bir kadının karşısında bu kadar aciz midir Atatürk. Aynı zamanda Fikriye Hanım’ı o kadar erkeğin içine hem de rakı masasına oturtacağını (ki o zamanlarda) da hiç düşünmüyorum, böyle naif bir insanın.
Sonuç olarak;ben filmde çok eksiklikler buldum ve bilgi olarakta beni hiç doyurmadı.Benim sevdiğim,önder bildiğim Atatürk kesinlikle bu filmdeki kişi değil.Ve tarihi bir film yapacaksanız eğer, tarihi çok iyi bilmeniz gerekiyor.O kadar tarihsel hatalar vardı ki filmde ,tarihten bihaber oldukları aşikardı senaryo ekibinin.Bunu bir başlangıç sayıyor ve daha iyi Atatürk filmleri bekliyoruz dört gözle.
Önemli Not:Ben ‘Veda’ filmini ‘Dersimiz Atatürk’le’ karşılaştıracaktım.İsteğim buydu ama Fatsa Cinevizyon’da ’- sizden başka kimse olmadığı için filmi izletemem’ dedi girişteki yetkili.Ben ise bu filmi yazmam gerekiyor desem bile filmi oynatma nezaketinde bulunmadı, o asık suratıyla.Bende paşa paşa çıkmak zorunda kaldım.Eğer işletmeci olmak istiyorsanız gülümseyeceksiniz ,bunun herhangi bir vergisi yok.Eğer gülemiyorsanız dükkanı kapatacaksınız .Keşke makul bir şekilde anlatsaydı da arkadaş bende, onu bu satırlarda yazmak zorunda kalmasaydım!