TRAFİK TERÖRÜ
Bugün ülke gündemini ilgilendiren bir konuda yazı yazmayı düşünürken, ilçemizde peşpeşe meydana gelen iki kaza yazı konumu değiştirdi. Bu kazalar öyle uzak bir yerde değil, tam da gözümün önünde olunca ve bunun devamının geleceği çok aşikar olduğundan bu konuyla ilgili yazmak büyük bir gereklilik oldu.
Belki anladınız, kaza yeri yine aynı, Fakülte Kavşağı. 26 Mart Cuma günü bu kavşakta iki araç birbirine girdi. 1 Nisan 2010 Perşembe yani dün, dışarıdan gelen bir gürültüyle camdan bakınca, bir lombardini ile özel otomobilin çarpıştığını ve lombardininin şöförünün ciddi bir şekilde yaralanıp, aracın savrulduğunu gördüm. Gözümün önünde meydana gelen bu kaçıncı kazaydı, artık saymıyorum. Kaç kişi öldü, kaç kişi yaralandı artık saymıyorum. Fakat bu denli bir ihmalkarlığa, bu denli göz göre göre ölümlere, yaralanmalara artık tahammül edemiyorum.
Biliyorsunuz bu kavşaklara trafik ışığı konulması hususunda Karayollarına başvurdum fakat olumsuz yanıt verdiler. Bunu da sizlerle paylaştım. Oraların güvenli olduğunu söyleyip, başvurum üzerine araçların hızının kesen sarı yükseklikler koydular. Fakat bu hız kesicilerin, hiçbir şekilde hız kesmediğini, sadece gürültü yaptığını, bizzat oradan geçen biri olarak gayet iyi biliyorum. Üstelik aracın hızının kesilmesi ile aracın ışıkta mecburi durması bambaşka bir şey. Kavşaklarla ilgili defalarca yazı yazdım, fakat belediyemizin bu konuda bir adım attığını ne yazık ki görmedim. İlçe yönetiminde söz sahibi olan insanların, bu yerle ilgili bu denli kayıtsız oluşları, inanın beni fazlasıyla üzmekte. Artık daha ciddi ve daha hızlı adımlar atılması gerektiğine inanıyorum. Olayı hukuki zemine taşıyıp, o platformda bir adım atmak gerekirse bunu yapacağız.
Toplum olarak yaşamak bir düzeni gerektirir. Bu düzeni kurmazsak yapılan yollar, kavşaklar, üretilen araçlar, bir tehlike halini alabilir. Çünkü insan sayısı artıkça ve şehirler büyüdükçe bu şehirlerde gerekli düzeni kurmazsanız ve insanların güvenliğini sağlamazsanız, yaşam tehlikeli bir hal alabilir. Büyümek demek, alabildiğine genişlemek değil; dengeli ve orantılı, insanların ihtiyaçları karşılanarak gelişmek demektir. En basitinden sizler trafikte güvenliği sağlayıcı önlemleri alamıyorsanız, insanları kendi kaderiyle başbaşa bırakıp; ne yaparsanız yapın, kendi güvenliğinizi kendiniz sağlayın diyorsanız, burada ne şehircilik ne yöneticilik, ne de sosyal devlet olgusu vardır. İnsanlara aracınızı resmi kurumların önüne park ettiniz diyerek ceza kesiliyor da, trafik ışığı konulmayan bir kavşakta kime ceza kesilecek bunu merak ediyorum.
Vatandaşlarının en basitinden yaşam hakkını sağlayamayan bir yönetim anlayışı, park bahçe düzenlemiş, sayfiye yeri yapmış, bunlar önemini yitirir. En olmazsa olmaz hak, yaşam hakkıdır. Devlet vatandaşlarının yaşam hakkını gözetip, bunla ilgili gerekli tedbirleri alır. Anayasa Md.17 ‘ Herkes yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.’
Md. 56 ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.’Derken, bizler her gün aynı tehlikelerle yüzleşiyorsak ve yöneticilerimiz bu tehlikeleri bertaraf etmek için hiçbir önlem almıyorsa, burada ciddi bir çelişki var demektir.