40. YILIMIZIN ARKASINDAN
Bir üzüntümü dile getirerek yazıma başlamak istiyorum. Gazetemizin bir kuruluş yıldönümü gecesine ilk defa katıldım. İstanbul’dan gelme kararı verdiğimde “Acaba çok hovardaca bir karar mı?” diye çelişki içindeydim. Bir geceye katılmak için 850-900 km yol geliyorsunuz ve aynı yolu bir de geriye kat edeceksiniz. Geceye katıldığımda verdiğim kararın ne kadar isabetli olduğunu farkedince sevindim. Ama daha önceki gecelere katılmadığım için neler kaybettiğimi görünce de üzüldüm. Bu üzüntümü dile getirmeden edemedim.
Neler gördüm:
Bugün büyük takımların başarısında dostluk-arkadaşlık ve kaynaşmanın etkisini herkes kabul etmektedir. Güneş ailesinde böyle gıpta edilecek, kıskanılacak bir yardımlaşma ve kaynaşma görülmüştür. Herkes birbirinin başarısı ile övünç duymaktadır. Zaten bu övünç yerine kıskançlık olsa 40 yılı görmek hayal bile olamazdı.
Gelecek için de umut gördüm. Gecede yaptığım konuşmada da dile getirdim: sahibiyle yazarıyla, çalışanı ve hele okuyucusu ile bu diyaloğu devam ettirdiği takdirde (ki bundan şu an itibariyle hiç kuşkum yoktur.) Bu gazetenin 140. Kuruluş yıl dönümü de kutlanacaktır. Çünkü gazetenin en vazgeçilmez ilkesi; kurucu-başyazarımız rahmetli Hikmet Altuntaş’ın ifade ettiği gibi “FATSA’NIN MENFAATLERİ”DİR. Kendi şahsi çıkarlarını memleket çıkarlarının gerisinde düşünmek bu gazeteyi daha uzun ömürlü yapacaktır.
İlkeleriyle, okur-yazar kaynaşması ile daha nice yıllara diyorum. Bu çorbada bir kaşık tuzum olduğu için gurur duyuyorum. Bu çorbaya bir kaşık tuz atan herkesi kutluyorum.