GÖNLÜMDEKİ DUYGULAR
Atatürk’ün okuduğu kitaplara koyduğu özel işaretler Sadi Borak, Atatürk ve Edebiyat, ( İstanbul: Dilek Matbaası 1972) Varlık Yayınları Sayı: 1696, S. 17’de. Cümlelerin altına koyduğu işaretlerin anlamı : “ XX” önemli “ XXX “ çok önemli,”müh.” “ D “ dikkat, “ ? “ belirtilen fikri kabul etmiyor ya da şüpheli görüyor. “ C Müh.” çok mühim. Cümlelerin altını kimi kırmızı, kimini de mavi kalemle çizmiştir. Kırmızı kalemle çizdikleri fikri, kuvvetli bulduğu, kendisinin de katıldığı, mavi kalemle çizdikleri ise o fikri beğenmediği anlamına gelirdi.
Yukarıdaki açıklamalara göre sadece Atatürk’ün özel kitaplığında bulunan kitapların kataloğuna göre bu inceleme yeterli değildir. Çünkü zaman zaman Atatürk diğer resmi özel kitaplıklardan kitaplar getirtmiştir. Onları okuduktan sonra geri vermiştir.
Değerli okur, Ankara’ya gittiğinizde Anıtkabir’i ziyaret etmeyi ihmal etmeyin Benim en fazla dikkatimi çeken bölüm Atatürk’ün kitaplığı bölümüdür. Bundan 42 yıl önce İlk defa dikkatimi çeken bir eser benim hayat görüşümü yapıcı yönde değiştirmiştir. Kitabın ismi kendi kendine yeniden Terbiye - Nefse İtimat - yazarı Viktor Poşhe “ XXX” Çok önemli işaretini koymuş, bu kitaptan seçtiği cümlelere Atatürk.
Atatürk, çok dikkatli bir okur idi. Aşağıda “ Genç kalınız” adlı kitabı okurken, sayfalar üzerinde işaretlediği bir kaç bölüm görülmektedir.
“ D” dikkat, uykuyu da, yemek vakitleri gibi nizama koymalı. Kendi kendinize bir uykudan kalkma saati kabul ettiriniz. Ne derece uykusuz olursanız olunuz ya da ne kadar yorgunluk duyarsanız duyunuz, yine aynı saatte uykudan uyanınız. O gün öğle yemeğinden sonra 20 dakikalık bir siyaset yapabilirsiniz.
XXX:Çok önemli. Temsil etmesini arzu eylediğiniz şahsiyetin kılığını alınız. Kendine bir kılık ve vaziyet vermek büyük bir sanattır. Vakıa “ elbise rahip yapmaz fakat yine elbise rahip yapmaya son derecede yardım eder.
“D “ Dikkat- her akşam kendi vicdanının muayenesi senin kusurların hakkında bilgi verir fakat bu hususta başkalarının hususu ile düşmanlarının hükümleri sana daha iyi bilgi verir.
Bu satırlar Hunların, Türklerin, Moğolların ve daha sair Tatarların Tarihi Umumiyesi adlı kitaptan alınmıştır.
( Tuğrul Bey, Halife’nin sarayına varınca attan indi. Silahsız beylerin arkasından yürüyordu. Halife, siyah bir perdenin arkasına oturmuştu. Elinde de Peygamberin asası bulunuyordu. Tuğrul Bey Halife’nin tahtına yaklaşınca yeri öptü. Bir süre ayakta durdu, sonra önünde Halife’nin başveziri ve çevirmeni olduğu halde tahta yürüdü. Kendisi de başka bir tahtın üzerine oturdu. Bir ferman okundu. Halife bununla Tuğrul Bey’i Tanrı’nın ona armağan etmiş olduğu tüm ülkelerin sahibi ve bütün Müslümanların hakimi olarak tanıyordu. Tuğrul Bey’e üst üste yedi “ hilat” ( bir tür kaftan) sonra biri Arabistan, diğeri Acemistan ( İran ) için başına iki taç giydirdiler. Halife ona ikinci bir kılıç daha armağan etti. İkisini de beline bağladı. Bu iki devletin iyi duygularını simgeliyordu. Sonunda Tuğrul Bey, Doğu ve Batı hükümdarı ilan edildi. İşte Halife bu suretle kendisine bir egemen tanımış oldu.
Atatürk, son cümlenin başına “ dikkat”, sonuna da çok kelimelerini yazmıştır.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim 1516 - 1517 yılları arasında yapılan Mercidabık ve Ridaniye savaşında kazandığı savaş neticesi Peygamberimiz Hz. Muhammed’den intikal eden kutsal emanetleri İslam Halifesinden alarak tüm İslam aleminin halifesi oldu. 1924 yılında Halifelik kaldırıldı. Emanetler bizde olduğuna göre İslam Aleminin lideri Türkiye’dir.
Din ile devlet işleri birbirinden ayrıldığından Türkiye içten ve dıştan devamlı rahatsız edildi. 86 yıldır dimdik ayakta yıkamadılar, yıkamayacaklar.
Atatürk hukuk konularını bir sorunu çözmek, batı ülkelerindeki yeni kurumları izlemek için okumuştur. Osmanlıca’nın zor anlaşılır olması nedeniyle dilin türkçeleştirilmesi, zenginleştirilmesini arzu ediyordu. Her ulusta olduğu gibi Atatürk, bilimsel kişiliği olan bir “ Türk Dil Akademisi “ istiyordu. Bu amaçla Türk dil Kurumunu kurmuştur.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözü birilerini rahatsız ediyor. Varsın rahatsız olsunlar. Değiştirmeye kalkanlar ezilirler, yok olurlar. Boşuna dolduruşa gelmesinler.