GENETİĞİYLE OYNANMIŞ ORGANİZMALAR
Üzerinde neredeyse 12.000 çeşit bitkinin yetiştiği bir tarım ülkesiyken, genetiği değiştirilmiş gıdaları ithal edecek bir tarım ülkesi olma yoluna gitmemiz ne kadar da acı bir tablo.
26 Ekimde yürürlüğe giren ‘GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİK’ le GDO’lu ürünlerin ithalatı ve ihracatı yasal bir düzenlemeye kavuşturuldu. Bu düzenleme de bir kanunla değil, yönetmelikle yapıldı. Yasalaşmayı bekleyen bir kanun varken, alelacele bu yönetmelik çıkarıldı. Böylesine insan sağlığı üzerinde önemli sonuçları olan bir düzenleme 21 maddelik kısa bir yönetmelikle gerçekleştirildi. Türk Sağlık Sen de yönetmeliğin iptali için Danıştay’a başvurdu. Böylesine yüzeysel bir düzenlemenin büyük ihtimalle iptal olacağını düşünüyorum. Fakat asıl önemlisi ülkemizde birkaç yıldır bu ürünlerin zaten ithalinin yapılmış olması ve bu ürünlerden birçok gıda ürününde hammadde olarak faydalanılması.
Şu bir gerçek ki, ülkemizde denetim mekanizmaları çok zayıf. Üstelik bu ürünleri denetleyecek yeterli laboratuar koşulları da oluşturulmamış durumda. Firmaların bu düzenlemeleri kendi iç disiplinleriyle yapacaklarını beklemek de hayal olur. Yani bizler çoğu zaman içeriğinin ne olduğunu bilmediğimiz ürünleri kullanmak zorunda kalıyoruz. Yönetmeliğin bu ürünlerin kullanımını yasal bir düzenlemeye bağlamasıyla, firmaların bu ürünleri kullanımını teşvik etmesi olayın vahim boyutu.
Yönetmeliğin 5. maddesi, 3. paragrafında ‘GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır’ denilmektedir. Bu GDO’lu ürünlerin zararlı olduğu ve henüz etkilerinin bilinmediğini açıkça göstermektedir. Peki bebekler için zararlı olan bu ürünleri hamilelerin ya da süt veren annelerin kullanması da aynı etkiyi doğurmayacak mıdır? Ya da çocukların ve yetişkinlerin de bu ürünlerden zarar görmeyeceğini kim iddia edebilir? Tüm sağlık kuruluşları GDO’lu ürünlerin insan sağlığında büyük zararlara yol açabileceğini ısrarla vurgulamaktayken ve araştırmalar bu yönde kuvvetle muhtemel deliller sunarken insanların bu ürünleri kullanması nasıl teşvik edilebilmektedir?
GDO’lu ürünlerin risklerini belli başlıklar altında toplarsak;
1-GDO’lu bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen ürünlerin meydana getirebileceği risklerin başında alerji gelmektedir.
2-Genetik olarak değiştirilmiş organizmalar, aktarılan yeni gen ürünlerini ve onlardan kaynaklanan sekonder metabolitleri içerdiğinden, potansiyel bir toksisiteye sahiptir.
3-GDO’lu bitkilerin doğrudan ve dolaylı olarak kanserojen etkisinin olabileceği birçok araştırıcı tarafından belirtilmektedir.
4-Antibiyotiğe dayanıklı mikroorganizma oluşumu.
5-GDO’lu bitkilerin kalıntılarındaki toksik maddelerin toprağa ve suya geçtiğine ilişkin çok sayıda araştırma sonucu bulunmaktadır. Bu nedenle, toksinlerin diğer organizmaların besin zincirine katılmaları da söz konusudur.
6-GDO’lu bitkilerin faunada yararlı akraba türlerin yok olmasına ve yeni zararlı populasyonlarının oluşmasına neden olabileceği tartışılmaktadır.
7-Bitkilere kazandırılan yeni özellikler bu bitkilerin yaşadıkları çevredeki floranın bozulmasına, doğal türlerde genetik çeşitlilik kaybına, ekosistemdeki tür dağılımının ve dengesinin bozularak genetik kaynakları oluşturan yabani türlerin yok olmasına neden olabilecektir.
8-Bitkisel üretimin GDO’lu çeşitlere dayandırılması, geleneksel tarımda yerel çeşitlerin kullanımında önemli azalmalara neden olabileceği gibi, tarımda tohumluk ve ilaç bakımından dışa bağımlılık sorununu da doğuracaktır.
Riskleri daha da uzatabiliriz. Henüz bilinmeyen ve olası riskler de sözkonusu. Fakat asıl acı olan yazımın başında belirttiğim gibi bir tarım ülkesiyken, bunun bilinçli olarak yok edilmesi ve dışa bağımlı bir hale getirilmemizdir. Amerika, Arjantin ve Çin’den mısır, soya ve pamuk alımı yapılması ve bu ürünlerin diğer sanayi dallarında hammadde olarak kullanılmasıdır. Kendi ülkemizde tarım alanlarının gitgide kısıtlanarak ve doğal üretim teşvik edilmeyerek, yurtdışından genetiği değiştirilmiş ürün alır hale gelmemizdir. Doğası ve altyapısı tarımın her çeşidine uygun bir ülkede üreticilerimizin elinin kolunun bu derece bağlanması ve yapay tohumlarla ve yapay bitkilerle dışa bağımlı ve sağlıksız nesillerin oluşması ve bunun yasal hale getirilerek halka empoze edilmesi, maalesef korkutucudur. Neden diye sormak gerekir? Neden bu ülke teknolojide, bilimde, ekonomide dışa bağımlı olunurken, tarımda da aynı yol izlenmekte ve kademeli olarak tarımsal üretim son bulmaktadır? Birilerinin kazancı neden toplulukların hayatına mal olmaktadır? Halkın sağlığı neden önemsiz bir ayrıntı gibi durmaktadır? Ve neden birileri zararlı olduğu ısrarla vurgulanan ürünleri, radyasyonsuz olduğu söylenen çay gibi zararsız saymaktadır neden?