HİSSELİ HARİKALAR KUMPANYASI
HİSSELİ HARİKALAR KUMPANYA
Bir de müzikaller öldü derler. Kim söylemiş? Hoş bizim memlekette müzikal yıldızı olmak için Jean Kelly gibi yağmurda şarkı söylemeye ya da Frank Sinatra‘dan bozma şekilde Broadway‘da New York New York diye şakımaya ne hacet? Bizim için New York dediğin altı üstü beş minare bir yer.
Zaten halihazırda Hisseli Harikalar Kumpanyası da açmış belli ki perdelerini. Memleketin yarısı sırtını iktidara yaslamış Bohem Rapsodi tadında Lüküs Hayat Operetinden çeşitli sahneleri oynarken geri kalanı için ortam bildiğiniz Anonim şekilde Hisseli Harikalar diyarı. Hayat size iki evlendirme, bir kadın programı arası en yakın dizi mesafesi uzaklıkta yani.
Bizim bu müzikalin her anlamda en can alıcı sahnelerinden biri H1N1 perdesi kuşkusuz. Malum sahnede 21.yüzyılda bir ülkede grip virüsünden insanlar sapır sapır dökülürken o ülkenin pek değerli uleması yaklaşan bayramın hatırlatılması üzerine Einstein‘ın zekasına rahmet okuturcasına açıklama yapıveriyor. Ulema “yaşlıların elini öpün Allah sizi korur” diye buyuruyor. Hani bahsi edilen gözünü sevdiğimiz mürşidin ilim, irfan ve fen yumağı olanı bu olsa gerek. Anlaşılan o ki bazı sağlam vücutlar üzerinde barındıracak sağlam bir kafa bulamıyorlar. Keza Allah gripten ziyade bunlardan korusa daha iyi. Bazılarımızda tevekkülde yüksek oranda fena halde sınır aşımı ya da ecnebice overdose yaşanıyor vesselam. Öyle ya ulema asli görevi olan hukuk işini yüksek yargıya bırakıp da bu tarz son derece önemli işlere vakit ayırırsa böyle olur tabii. Onların da suçu yok. Şimdi üstada tam sormalık hocam tahta bulamadım acaba bakıra vursam olur mu diye? Zaten bu akılla elektriği bunlar Edison ‘un değil de Ediz Hun ‘ un bulduğunu da ısrarla savunurlar herhalde. Sen bazılarına akıl, Thomas Edison ‘ a da dayanma sabrı ver Ya Rab!
Bizim müzikal bununla da kalmıyor, hiç hız kesmeden espri sağanağı ile de devam ediyor elbet. Keza sanat bizde açık ara toplum için. Bu ülkenin bir de memurları var doğal olarak. Bu 657 insanları nasırlarından çekmiyorlar maaşlarında çektikleri kadar. Belli ki en az Süleyman Efendi kadar yazık oluyor onlara. Memurun maaşına fazla mesai bedeli olarak her 1 saat için 5 kuruş zam yapılıyor. Doğal olarak da 1 memurun 1 sakız alabilmesi için gerekli mesaisi sonunda kaçırdığı servis yerine bineceği araca vereceği ücret fazla mesaisinin dere kadarcık bedeli yanında okyanus kadar kalıveriyor. İş o ki bir insanın Lost adasına düşüp kaybolma ve sonra da bulunma ihtimali bizde yaşamaktan daha fazladır herhalde ki henüz o dizide bulunan biri olmadığını düşünürseniz durum hiç de iç açıcı görünmüyor doğrusu.
Bu müzikale bir de müzik lazım tabii. Fonda da mastro yeteneğini konuşturup orkestrasına ne de güzel “baksana talihe mal verir kimine , seni vermiş mal kadrosundan benim gibi birine” isimli muhteşem eseri olanca ahengiyle çaldırtmıyor mu? Sanki sponsor da Devlet Malzeme Ofisi mübarek. O nedenle imkanların bolluğundan olsa gerek eller korkak alıştırılmamış, kadro da hayli geniş tutulmuş,etraf figürandan geçilmiyor ha maşallah.
Hem memleketin insanlarının sanki alacakaranlıktaki kurt adamlarla kan emici vampirlerin yüzyıllardır süregelen ölümsüz savaşındaki gibi bölündüğü bir ülkeye de başka nasıl bir prodüksiyon yakışabilirdi ki? Talih bu. Öyle ya ah felek zalim felek, kime yelek kime ceket, kimine hurma yedirirsin bize de anca böyle yırtık bir yelek. Şimdiye kadar Oskar ‘ı alamadık ve de “and the oscar goes to” ibaresini kalbimizde duyamadık belki ama amerikan eski yapım bir filmin yenilenmiş versiyonu hatta sapına kadar made in turkey bu müzikal bakarsınız Tonny ödüllerini yıkar geçer. Hatta 2 Emmy, 5 Grammy, 4 Pulitzer, 8 Nobel alırsa da şaşırmayın. Zaten ünlü fizikçi Alfred Nobel mezarında son iki yıldır fıldır fıldır dönüyor. İki tur da bizim için atsa sanki ne olur?