BEŞİKTAŞ SPOR'UN KURULUŞU VE DOĞUŞU 1903
Beşiktaş semti’nin yaramaz çocukları, ingiliz işgal kuvvetleri askerlerinin topunu gaspederek, Türkiye’nin ilk futbol takımını kurdular.
Tepebaşı tiyatrosunda 1902 yılının Aralık ayında bir gece İstanbullu Museviler’in, Maccabi kulübü tarafından “idman Müsamaresi” düzenlenmiş ve bu gösteriye yine istanbul’da bulunan bir kaç rum kulübünün sporcuları da katılmışlardı. Bu gösteriyi izleyenler arasında bu sporla kişisel olarak uğraşan bir kaç Türk genciyle birlikte arkadaşları olan Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey’de bulunuyordu. Bu parlak jimnastik gösterisine katılanlar arasında bir tek Türk gencinin dahi bulunmayışı Muhittin Bey ile arkadaşlarının milli gururunu haklı olarak zedelemişti. O gece gösteriden sonra Beşiktaş’taki evlerine dönerken aralarında hep bu konuyu konuşmuşlar ve kendilerinin de bir şeyler yapmaları gerektiği konusunda aralarında fikir birliğine varmışlardı. Hemen ertesi gün Beşiktaş’ın Ihlamur mahallesinde, Karakol Sokağının köşesindeki ahşap evde toplanan gençler, jimnastik sporuna meraklı genç arkadaşlarını da yanlarına almışlardı. Bir kulüp kurup, onun çatısı altında çalışmalara başlamak konusunda kesin bir karara varmışlardı. Bu Beşiktaş spor kulübünün kurulması yolunda atılan ilk adımdı. Ancak günün koşulları altında bir kulübün kurulması ve spor çalışmalarına başlaması hiç de kolay bir şey değildi. Gerek ailelerdeki tutucu zihniyet, gerekse saltanata egemen baskı rejiminin ağırlığı büyük ve aşılmaz bir engel oluşturuyordu.
Böylesi nedenlerle aylar geçmişti. Jimnastik sporuna gönül veren gençler arasında Medine - i Münevvere muhafızı ve Şeyhül Harem ( Saray Bakanı) Osman Paşa’nın oğulları Hüseyin Bereket ve Mehmet Şamil Beylerin bulunması bu gençler için büyük bir şans olmuştur. Çünkü dönemin padişahı 2. Abdülhamit’in korunmasından sorumlu bir paşanın evinde onun çocukları tarafından saltanata karşı bir harekatın olması mümkün değildi. Bu nedenle önce Hüseyin Bereket ve Mehmet Şamil Beyler babalarından izin almışlar ve daha sonra da Osman Paşa’nın Serencebey Yokuşundaki konağının bahçesindeki bir hizmet binasında toplanıp, idman çalışmalarına başlamışlardı. bu gençlerin sayısı 26 kadardı. Bahçeye barfiksler kurulmuş ve gerekli malzemeler sağlanmıştı. Bir isim dahi konuldu. BEŞİKTAŞ BEREKET JİMNASTİK KULÜBÜ. Renk olarak milli renklerimiz kırmızı - beyaz’ı seçmişlerdi. kulüp Başkanlığına Mehmet Şamil Bey getirilirken, Osman Paşa’nın diğer oğlu Hüseyin Bereket Bey de Genel Sekreterlik görevini üstlenmişti. Kulüp çatısı altında etkinlik gösterecek üç spor dalının ustaları ve öğretmenleri olan jimnastikçi Mehmet Ali getgeri, güreşçi Ahmet fetgeri ve gülleci Nazım Nazif beyler de üye olarak yönetim kurulunda görev almışlardı.
BEŞİKTAŞ SPOR’UN KURULUŞU VE DOĞUŞU- 1903
Herşeye rağmen günün amansız hafiyeleri ve jurnalcileri bu gençlerin peşini bırakmamışlardı. Ne saray bakanı Osman Paşa’nın evinde çalışmaları ne de Osman Paşazade Bereket Bey’in adı onların Beşiktaş karakoluna götürülmelerini önleyememişti. Sorgularını Beşiktaş muhafızı ünvanıyla anılan yedi - sekiz Hasan Paşa bizzat yapmıştı. ancak bu arada Osman Paşa ile SeryanisHassa padişahın baş yaveri Mehmet Paşa durumu Padişaha 2. Abdülhamit’e yansıtmıştır ve bu etkinliğin sadece bir idman mektebi konusunda hünkarı ikna etmeyi başarmışlardı. Bunun üzerine Padişahın fermanıyla takibat durdurulmuştur. Yedi - sekiz Hasan Paşa’nın hışmından kurtulan gençler ilk iş olarak kulüplerinin adını “ BEŞİKTAŞ TERBİYE-İ BEDENİYE MEKTEBİ” olarak değiştirmişler ve bir beden eğitimi okulu kimliği altında çalışmalarını sürdürmüşlerdir.
Jimnastik sporunun gelişmesine büyük katkıda bulunan Beşiktaşlı sporcular, başka spor dallarında da başarı gösterirlerken ülkemizde yeni bir spor daha doğmuş ve hızla yayılmaya başlamıştı. Kadıköy çayırlarında doğan ve futbol adını taşıyan bu yeni spor çok geçmeden kentin İstanbul yakasına da sıçramıştı. Futbol’u Beşiktaş’a getiren büyük Hasköy yangını olmuştur denilebilir. Aralarında Türk futboluna “ şiir “ namıyla imzasını atacak Refik Osman’ın da bulunduğu Veli Dede çeşmesinin afacan çocukları, semtteki talimhane sahasında “ domuz camiye giremez” oyunu oynarlarken birden gökyüzünün kıpkırmızı bir renk aldığının farkına varmışlardı. Ahşap evlerden kurulmuş İstanbul’da oldukça sık rastlanan bir durumdu. Bu yeni bir yangın habercisiydi. Çocuklar oyunu hemen kesip yangını aramak için yola fırlamışlardı. nefes nefese Taş kışlanın önüne geldiklerinde orada karşılaştıkları manzara kendilerine yangını bir anda unutturuvermişti. Kışlanın önünde baldırı çıplak ingiliz askerlerinin önlerinde zıp zıp zıplayan topu tekmeleyerek ilgi uyandıran bir oyun oynamakta olduklarını görmüşler ve onları seyre dalmışlardı. Kocaman top bir ara onların bulunduğu yere düştüğünde mahallenin afacanlarından Yumurta Yaşar’ın o meşin topu kapmasıyla tabanları kaldırıp, Valide çeşmenin yolunu tutması bir olmuştu. Diğerleri de onun peşinden koşup, oradan uzaklaşmışlardı. İngiliz malı “ganimet “ Refik Osman Bey’in evinin tavan arasında koruma altına alınmış ve günlerce orada saklanmıştı. Ancak ingilizlerin kaçan toplarını aramaktan vazgeçtiklerine inandıklarında Refik Osman semtin arsalarında işte bu ganimet topla, Beşiktaş’ta ilk futbolu başlatmıştı.
Zamanla Beşiktaş’ta iki futbol takımı ortaya çıktı. Bunlardan biri Rumeli Hisarı’nda dalyancılık yapan Muhsin Bey’in kurmuş olduğu “ Basiret “ takımı, diğeri ise Valide Çeşmesi’nde oluşan “ Valide Çeşmesi” takımıydı. Semtin bu iki futbol takımı kendi aralarında iddialı maçlar oynuyorlar ve gerçekten güzel futbol sergiliyorlardı. İşte bu iki takımdan güçlü bir takım ortaya çıkarmak gerektiğine inanan Ahmet Şerafettin Bey’in olumlu çalışmaları Basiret ve Valide Çeşmesi takımlarının semtin biricik kulübü Beşiktaş Jimnastik Kulübünün çatısı altında birleşmeleriyle sonuçlandı. Ve Böylece Beşiktaş bir de Futbol takımına sahip oldu. Beşiktaş Futbol takımı yavaş yavaş bir varlık olarak ortaya çıkarken 1. Dünya savaşı patlamıştı. Bu ilk takımın bir çok seçkin futbolcusu silaha sarılıp, cepheye koşmuştu. Takım kaptanı şair Kazım ile Santrafor Asım’ın Çanakkale savaş alanında başsız vücutları bulunmuştu. Doktor Mehmet ile bek Rıdvan da Kafkas cephesinde şehitlik mertebesine erişmişlerdi. Bu arada yine savunma oyuncularından Behzat’ta talihsiz şekilde hayata gözlerini yummuştu. Böylece Beşiktaş’ın büyük bir gelecek vaad eden futbol takımı kaybolup, gitmişti.
Savaşın sona ermesiyle semtin gazi gençleri tekrar Beşiktaş’ta bir araya gelmişlerdi. Ancak kulüp manevi bir enkaz halinde karşılarına çıkmıştı. Top oynadıkları, antreman yaptıkları saha da bostan olmuştu.
Uzun aradan sonra burayı tekrar ele geçiren Beşiktaşlılar, başlarında Ahmet Şerafettin beyin kaptanlığı ile yepyeni bir Beşiktaş takımı doğdu.
BÜTÜN DÜNYA KİTAPÇIĞI’ndan alınmıştır.