FENERBAHÇE-GALATASARAY DERBİSİ
Bu hafta sonu işim dolayısıyla İstanbul’daydım. Kapalıçarşı’ya gidip mağazamda satmak için ,nargile,nargile tütünü ve kömürü almaktı maksadım.Ama daha da önemli bir durum vardı.Öğrenciliğimde hemen hemen her maçına gittiğim ama bir türlü Kadıköy’de Galatasaray derbisine gidemediğim Fenerbahçemin bu maçına gitmeliydim.Fenerbahçe kartım sayesinde eşim ve kendime Biletix’ten bilet aldım öncelikli olarak.Ve Şehr-i İstanbul’a yola çıktım.
İstanbul herzamanki İstanbul’du ama insanlar artık çok değişmişti.Zaten İstanbul’dan kaçışımın en büyük nedeni de bu kültür erezyonuydu.Artık bu koca metropol, kocaman bir köye dönmüş.90’Lı yıllarda babamla beraber gitmeye başladığım,2000’li yılların başında okuduğum ,rüyalarımın şehri İstanbul’da ,eski naif İstanbul insanları’nın yerinde yeller esiyordu.İnsanların birbirine ,trafikte,alışverişte yada sosyal hayatta ne saygısı kalmış ne de güveni!Artık birbirinde korkan,birbirine yabancı bir toplum oluşmuş.Bunlar ,bana Fatsa’ya dönmekte ne kadar haklı olduğumu göstermişti.İyikide dönmüşüm,iyikide sevdiklerimle bu şirin ilçede bir hayatı paylaşıyorum.Bu durum için Allah’a ne kadar şükretsem azdır.
Kapalıçarşı’daki işimi hallettim ve artık Derbistanbul’u heyecanla beklemeye başlamıştım.Hep içimden 9 yıldır yeniyoruz ,bir tane derbiye gitmemişim ,ya şimdi ben uğursuz gelirsem yenilirsek ne yaparım diye düşünüyordum.Hatta kendi kendimi yiyordum.Ama eşimle beraber gittiğimiz hiç bir maçıda kaybetmemiştik.Onlarca formam olmasına rağmen hiçbirini almadım yanıma.Çünkü Fenerbahçemin hangi maçını formayla izlesem maçı kaybettik.Her Fenerbahçe’linin bir totemi(uğuru) vardır benimkide bu işte.Normal gündelik kıyafetlerimizle yola koyulduk maça eşimle beraber.Kadıköy resmen bir bayram yeri gibiydi.Her yer sarı-lacivert,her ses kanarya sesiydi resmen yada ben öyle görüyordum.Kalbim hızla çarpıyordu heyecandan.Migros kale arkasındaydı yerimiz.Maçı daha iyi yaşamak için en hareketli tribünümüz olan Migros’u seçmiştim.Çokta doğru yapmışım.Çünkü Galatasaraylı taraftarlarda ordaydı.Onlar atışmak herşeye bedeldi.Yanımda Dünya’nın öbür ucu Avusturalya’lı bir aile vardı.Eşiyle çocukları ile sırf bu maç için gelmişler ,üzerindeki çubuklu sarı-laci formalarıyla.Boşuna demiyorlar Dünya’nın Boca junior’s -River Plate derbisinden sonraki en büyük derbisi diye.
Maçın başlamasına sayılı dakikalar kala sevgili kardeşlerim Ahmet Karamustafa ve İhsan Topaloğlu’yu da gördüm,mutlu oldum.Daha sonra eskilerden ablamında çok sevdiği bir şarkı çalmaya başladı.Kayahan’ın sözlerini yazdığı ,Nilüfer’in seslendirdiği ‘’Akşam Oldu Penceremde’’ şarkısıydı ,bu şarkı.Ama bunla bizim ne alakamız var, ilk başta anladım dersem yalan olur.Sonra sözler ilerleyince olayı çözdüm tabi.’’Bir mahsun MOR MENEKŞE ağlıyor mu ne?’’.Yani kimin aklına geldiyse helal olsun ezeli rakibimiz ama ebedi dostumuz Galatasaraylıları bu çok kızdırdı.Yani ok hedefi buldu.Zaten bu atışmalar,şakalaşmalar olmasa ,bu derbilerin ne anlamı var ki şu kısa hayatta.Bir gün ben gülcem ,bir gün senki bu hayatın tadı çıksın.Ha maç mı nasıldı?O filmin sONu hep aynı!:)