ORTA DİREK
ORTA DİREK
Rahmetli Özal’ın orta direk diye bir lafı vardı. Bununla küçük tüccar ve ticaret erbabı ( esnaf) ifade ediliyordu. Türkiye’nin iskeletini teşkil eden bu esnaf grubu deyin ki; Yok olma derecesine getirildi. Seçimleri kazanmada en etkili zümre olan bu esnaflar topluluğuna AK Partinin bir derece lakayıt kaldığını görüyoruz. Ben Rahmetli Özal’dan sonra koyu bir AK Partiliyim. Bu parti bizim tespitlerimize göre rahmetliyi de aştı. 60 senedir yolunu gözlediğimiz işler bir bir gerçekleşir oldu. Bunun mutluluğunu da yaşıyoruz. Derin devlet diye perde arkasından Türkiye’yi yöneten güçler açığa çıkarıldı. Rahmetli bunu tabular diye ifade ediyordu. Zaman zaman “ bana güç verin, tabuları yıkayım” sözünü ifade ederdi. Rahmetli ölümüne yakın bu cümleyi çokca ifade etmişti. Ona kısmet olmadı. Bu işleri şimdi AK Parti hükümeti gerçekleştiriyor. Biz bunları Özal’ı aşmak diye ifade ediyoruz. Şimdi bu noktadayız...
Bazı durumlar da var. Bu orta direk genelde çok sessiz insanlar. Acına ölse durumunu hükümete arz etmiyor. Tek bildiği şey var, küsmek. tepkisini sandıkta ifade ediyor, o zamanda iş işten geçmiş oluyor. çok yararlı icraatlar yapan hükümetler yıkılıyor. Bize göre bu istenmeyen bir davranış. Başvekil benim kalbimi okusun diye hiç kimse düşünemez. Derdini ağzıyla ifade etmesi lazım. Artık Türkiye büyük devlet. Başvekilin götürebileceğinin üzerinde yükü var. Bir nevi ölüm, kalım mücadelesi veriyor. Bu orta sınıf sandıkta iktidarı değiştirme sevdasından vazgeçip, isteklerini başvekile arzetmek alışkanlığını kazanacak. Şimdiye kadar böyle gerçekçi bir davranış görmedik. Bir nevi sandık darbeleriyle iktidarların değiştiğine tanık olduk ve en verimli dönemlerinde bu iktidarlar gereksiz yere yıkıldı. Sonra da koaliasyonlar dönemi başladı. Fatura yine de bizim insanımıza çıktı. eliyle yıktığı iktidarı yanıp, yıkılarak arar oldu da bulamadı inşallah bu vefasız davranışları terkedeceğiz. Derdimizi başvekile ileteceğiz.
Şimdi Fatsamızın çok genç ve dürüst bir Ticaret Odası başkanı var. Bu başkanı da ben çok seviyorum. Bu örnek genç ticaret odası salonlarında toplantılar yapıp, tüccarların ve esnafın isteklerini gündeme getirebilir. İstişare edilip karar alınan bu istekleri sayın başvekilimize iletebiliriz. Bir şansımız daha var. Sayın Cumhurbaşkanımızın çocukluk hayatının bir bölümü Fatsa’da geçmiş. Dayısı olan çok değerli ağabeyimiz: Prf. Dr. Ahmed Tahir Satoğlu’nun da yiğeniymiş. Yazları dayısının yanına geliyormuş. Şeref ve Ziya diye de bizi ismen tanıyor. Bazı durumları Sayın Cumhurbaşkanımıza arzedebiliriz. güzel işler yapan ikti darların oylarını eksiltme alışkanlığımızdan da vazgeçelim. Türkiye büyük devlet oluyor: Ünlü bir sözümüz de var. “ ırmak geçerken, at değiştirilmez denirmiş” Sorunlarımızı başvekile götürmekle yetineceğiz. Ve oyları eksiltmeye gerek kalmadan işimizi halledeceğiz.
Ticari her branşın isteklerini bilen kardeşleri miz var. Ben şahsen fındık ve kırtasiyeyle iştigal ediyorum. Fındığımız hükümetin sırtında bir yük. Yüksek fiyata üreticiden satın alınıp, depolanıyor. Bazen depolarda çok kalıp, acıyor ve bir nevi çürüyor. Devletin milyarları da yok olup, gidiyor. Fındık yenilebilen ve besin değeri de çok yüksek bir ürün. Bunu millete yedirmenin bir yolunu da bulamıyoruz. Halbuki yediğimiz her ekmeğe 10 gr. fındık unu katarsak yılda 600 bin ton kabuklu fındığı tüketebiliyoruz. Kabuklu fındığın fiyatıda iyice yükseliyor. 292 bin ton buğdayı da dışarıdan ithal etmekten kurtuluyoruz. Fındığın tüketicisi dünyanın en varlıklı insanları Fındığı çukulataya koyup, viskinin yanında tüketiyor. Ne kadar güzel bir fırsatı değerlendiremiyoruz. Kırtasiye konusu da şu: Devlet talebelerin kitaplarını veriyor. 30 Tl, lik kitap talebenin eline çok daha yüksek bir bedel harcanarak geçiyor. Devlet vereceği kitapların bedelini talebeye verse yarı yarıya kazançlı olur ve kırtasiyeciler de yok olmaz. Bunlara yabancı marketleri ve bir çok konuyu ekleyebiliriz. Bunları resmi salonlarda tartışıp, uygun görülenleri baş vekile iletelim.