SİGARADA TRAJİKOMİK HALLERİMİZ
Temmuz ayında başlayan sigara uygulaması genel bir kabul görürken, bir takım sancıları da beraberinde getirdi.
Özellikle “bu mereti” kullanmayanlar, durumdan bir hayli memnun… Kullanıp da uygulamaya sıcak bakanların büyük bir bölümü de memnun…
Ancak tiryakinin durumunu düşünen fakat onu anlamayan bazı işgüzarların ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil…
Adının önünde “doktor” yazan bir vatandaş, ekrana çıkıp sigara konusunda izleyiciden gelen soruları yanıtlıyor.
Sigaranın içinde dört bin adet zehir varmış(!) Gerçekten bilmiyorduk… Nasıl aydınlandık bilemezsiniz. Zaten o anda ekranın karşısında çivilenmiş ne kadar tiryaki varsa, programı izlerken tüttürdükleri sigarayı anında bırakıverdiler… Çünkü o güne kadar içtikleri şeyin içinde dört bin zehir olduğunu bilmiyorlardı. Şimdi bu insanlar yüzde yüz oksijen teneffüs etmenin sonsuz hazzını yaşıyorlar. (…desem de inanmayacağınızı biliyorum.)
Programın akışı içinde doktorluğun verdiği özgüvenle ekranda padişah gibi oturan vatandaşa, o arada izleyiciden sorular gelmeye başlıyor. Sorulardan biri kahvehane esnafından…
Soru şöyle: “Bu uygulama bizi mahvetti. Artık iş yapamaz duruma geldik Doktor beyin tavsiyesi nedir acaba?”
Doktor bey de “altın reçeteyi” hemen sunuyor. Bağrı yanmış kahvehane esnafını rahatlatacak çözüm önerisi şu: “Efendim; iş yerinizin camına “Bu iş yerinde sigara içilmez” ibaresi bulunan büyük bir yazı asın. Göreceksiniz; en kısa zamanda işleriniz eskisinden daha iyi olacak.”
Dikkat edin… Doktor bey yeni bir şey söylüyor. Sadece sağlık alanında değil, ekonomik sorunlara da anında çözüm buluyor. Adının önünde doktor yazdığı için de bir izleyici olarak gıkımızı çıkaramıyoruz. Kim bilir? Tıp doktoru olarak geldiği TV stüdyosunda bir anda ekonomi doktoruna dönüşmüştür. Biz bunu nereden bileceğiz?
Hemen belirteyim: Amacım asla sigarayı özendirmek değildir. Uygulama sürecinde yaşanan çarpıklıklara dikkat çekmektir.
Ve bu uygulama sürecinde görüldü ki; sigara bağımlılarının ruhsal durumları ne yazık ki dikkate alınmamıştır.
Zaten süreç başladıktan sonra, tiryakiler üzerinde yoğunlaşan ”İçmeyeceksin kardeşim!” şeklindeki baskılar, yeterince çağdışı özelliği taşımaktadır. Bu anlamda bahsettiğim doktorun da bu baskı grubu içinde olduğu açıktır.
Fakat bir ilim erbabının insana ve topluma yaklaşımında, sıradan insana oranla bir farklılık göstermesi beklenir. İzleyici olarak bu beklentimize cevap bulamadık. Zaten doktor bey, gelen sorular üzerine hemen her konuşmasını “Bunu içmeyeceksiniz” ifadesiyle konuyu kestirip atmayı tercih etmiştir. Dolayısıyla milyonlara ulaşma fırsatını çok berbat bir biçimde değerlendirmiştir.
“Bunu içmeyeceksin. İçersen ölürsün. Belki de ölmez, sürünürsün” şeklinde ifadeler kullandığınızda tiryakiye yeni bir şey söylemiş olmuyorsunuz. Kaldı ki; sigaradan kurtulamayan insanların “geri zekâlı” olduklarını söylemek mümkün değildir. Fakat olay, her geçen gün geri zekâlı muamelesine dönüşmektedir. Eminim onlar, sigaranın zararlarını en az içmeyenler kadar bilmektedir.
Öyleyse tiryakiler üzerinde jandarmalık yapanlar veya kraldan çok kralcı kesilenler, sorunun çözümüne en ufak bir katkıda bulunmuyorlar.
Belli ki sigara tiryakiliği ya da sigara bağımlılığı tıp ilmi bakımından bir hastalıktır. İşte biz bunu unutuyoruz.
Baş ağrısı da bir hastalıktır. Ama hiç birimiz bu hastalara “Bir daha başın ağrımasın. Bir an önce bu baş ağrısına son ver. Yoksa ölürsün!” şeklinde gayet saçma ve zekâdan yoksun önerilerde bulunmuyoruz.
Bu uygulamanın birçok aksayan yönleri olduğu gibi sürece katkıda bulunmaya çalışan vatandaşların, yanlış üzerine yanlış yaptıklarını görüyoruz. Bu da toplumda bazı çatlakların yaşanmasına yol açıyor.
Artık esnaf arkadaşlarımız, bir başka esnaf arkadaşının yanına gidip sohbet etme imkânından mahrumdur. Çünkü yanına gittiği arkadaşı mutlaka çay türü bir içecek ikram edecektir. Çayın yanında sigara içemeyeceğine göre gitmesinin de bir anlamı yoktur. Bu zorluğu yaşayan birçok esnaf vardır. Biraz iddialı gelebilir ama uygulamanın yeniden gözden geçirilmemesi halinde toplumsal iletişim noktasında ciddi sorunlar yaşayacağımızı düşünüyorum.
Zira bir takım baskılarla ve polisiye tedbirlerle bu işin çözülemeyeceği görülmüştür. HOŞÇAKALIN