RAMAZAN'DAN KALMA BİR TARTIŞMA
Bilirsiniz… Ramazan ayı geldiğinde iftar daveti vermekle ilgili tartışmaların ardı arkası kesilmez.
Tartışmanın odağındaysa şu klişe eleştiri yerini hep muhafaza eder: “Verdiğin iftara filancıları niye çağırmadın? İftarı hangi parayla verdin?”
Bazen soruna doğru teşhisi koymak için soruların da doğru olması gerekir.
Diğer odalar bu Ramazan ayında iftar vermediği için, özellikle de Ziraat Odası’nın verdiği iftar daveti bu anlamda çokça tartışma konusu oldu.
En baba soru da şu: İftar davetine çiftçiyi neden çağırmadınız?
İyi de hangisini?
Bildiğim kadarıyla Ziraat Odası’nın kayıtlarında 120 köyü kapsayan ve belki de on binin üzerinde çiftçi var.
Bu kadar sayının hepsine birden iftar verilebilir mi? Fiziksel ve organizasyon olarak bu mümkün mü?
Madem bu eleştiriyi yapıyorsunuz, bari bu kadar geniş boyutlu bir iftarın nasıl yapılacağını zahmet edip söyleyin… Eğer bunun sizde bir cevabı yoksa yapılan eleştirinin eleştiriden öte ne önemi olabilir?
Ziraat Odası nezdinde çiftçiyi temsilen her köyden birer delege var. Bu demokratik sistemlerde inkâr edilemez bir olgudur. Her organizasyona çiftçi çağrılacaksa o zaman delege sistemine lüzum yok ki…
Ben bu olayı hep şöyle yorumlamışımdır. Diyelim ki; başbakan milletvekillerine iftar yemeği veriyor. (Verip vermediğini bilmiyorum tabi)
Siz başbakana şöyle diyebilir misiniz?
“Efendim; iftar yemeğinde halk niye yok?”
Niye olsun ki? 70 milyonun hangi birine iftar yemeği vereceksiniz?
O zaman bu sorunun anlamı ne?
Ünlü bir söz vardır: “Yanlış sorunun doğru cevabı olmaz.” derler.
Zannediyorum bu eleştiriler halkın duygularını okşamak için yapılıyor. Aklıma başka bir gerekçe gelmiyor çünkü… Veya halka şirin görünmek için… Bu görüşü savunanlar lütfen beni bağışlasınlar… Zira başka türlü düşünemiyorum.
Diğer yandan Ziraat Odası’na veya başka kurumlara bunca harcamaların kaynağının nereden geldiğini elbette sorabilirsiniz. İşin o tarafında değilim.
Fakat çözemediğim bir nokta var.
Madem Ziraat Odası; delegeye ve protokole iftar daveti verirken veya Mercedes marka otomobil alırken har vurup harman savurmuş oluyor, on bin, on beş bin çiftçiye iftar yemeği vermesi halinde parayı sokağa dökmüş olmuyor mu?
İşte burayı çözemiyorum. Belki bu durumda da “Üretici kendi parasını yiyor.” denebilir. Fakat bu da söz dalaşından öteye geçecek gibi görünmüyor.
Çünkü delege Ziraat Odası’nın delegesi… Protokol dediklerimizse çeşitli makamlarda Fatsa’ya hizmet eden insanlarımız… Daha doğrusu Fatsa’yı temsil eden mevki sahipleri…
Elbette mevki sahibi olmaları eleştirilmeyecekleri anlamına gelmez.
Ancak bir durumu eleştirmek için ortada bir sorun olması gerekir. Ve o sorunu doğru sorularla ve mantıklı yaklaşımlarla gündeme taşımalıdır.
Eğer popülarite tuzağına düşüldüyse topluma hiçbir katkı sağlayamazsınız.
O nedenle tartışmayı mantık, insaf, iyi niyet ve samimiyet noktasından uzaklaşmadan yapmak gerekir.
Umarım hiç olmazsa bundan sonra yapılan her tartışma sağlıklı olur.