MİNARELER RANT KAPISI MI OLDU?
Orta Büyük Camii minaresinde kurulu olan baz istasyonuna, yeniden bazı eklentiler yapılarak güç artırımına gidilmesi, vatandaşın moral değerlerinin daha da bozulmasına sebep olmaktadır.
Toplum psikolojisinin de bir rahatsızlık olduğunu göremeyen Diyanet’in; inanan insanlara karşı gösterdiği bu vurdumduymaz tavrı, Diyanet’e olan güveni de sarsmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi saygın bir kurumun başında olanların, nasıl olur da kendi kutsalı olan camii minarelerini parasal ranta dönüştürürler anlayışı vatandaşın canını sıkmaktadır.
Malumunuz Türkiye’de camiler Diyanet’in kontrolündedir. İmamı da, müezzini de, minaresi de Diyanet’e emanettir. Ama gel gör ki; bu emanete sahip çıkması gerekenlerin parasal hırsı, kutsal inançların da önüne geçmiştir.
“Minarelerimiz süngümüzdür” diyenlerin yarın kubbelerini de kiralamayacaklarını nasıl düşünelim? Bu gün tüm Türkiye’de faaliyeti olan camii minareleri, baz istasyonlarına dönüşmektedir. Minarelerin tepesine kadar yabancı sermaye kontrolüne girmenin ahmaklığı hangi inançlarda vardır?
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi saygın bir kurumun, kendi vakfı olmasına rağmen Tokyo Camii Vakfı diye bir vakıf tarafından, parasal işlemlerin yürütülmesi de hangi hukukun eseridir; bunu da anlamış değiliz. Camii minarelerinden elde edilen paraların, dağıtım işlemlerinde gördüğümüz paylaşım pek de iç açıcı görünmemektedir.
Alınan kira bedellerinin;
% 3 arz bedeli olarak hazineye,
% 20 baz istasyonu kurulan camiinin bağlı bulunduğu müftülüğe,
% 10 Tokyo Camii Vakfı’na,
% 70 yine Tokyo Camii Vakfı tarafından kurulan iktisadi bir işletmeye bırakılmaktadır.
Şimdi şu son % 70’lik kısımda biraz duralım: Öyle ya… Böylesi bir getirinin kaynağını Diyanet’in vakfı değil de, protokol gereği icad edilmiş bir vakıf tarafından yönlendirilmesi ne kadar doğrudur?
Madalyonun bilinmeyen ve görülmeyen arka yüzü bu… Ön yüzünü bizim anlatmamıza gerek yok. Bilim adamları gerekeni zaten söylüyorlar.
Ancak; bu gün inanmak zorunda olduğumuz Diyanet, bilim adamlarını da reddederek baz istasyonlarının sağlığa zararlı olmadığını, fetvalar vererek akıl tutulmasına da sebep olmaktadırlar.
Bu gün minareye baz istasyonu taktıran kafa, tüccar kafası değil de nedir? Bırakın camii minarelerini, yarın kubbelerinde banka reklâmlarını da görürsek şaşırmayalım.
Müslümanlığın kutsiyetini parayla ölçmek acaba caiz midir?