ÖNCE BİR ŞİİR YAZ, SONRA OTUR GÜL BİRAZ
Her ne kadar sanat hayatı taklit eder deseler de aslında sanat taklidin de ötesinde neredeyse birebir hayatın resmini çizer. Hatta bir adım daha ileri gidip betimlemenin de ötesinde ona tat,renk ve his katar.
Yoksa kim gökyüzünün vanilyalı tadını Monet olmadan alıp ,insanların geometrik halini Picasso olmadan görebilir ki? Orhan Veli olmadan Urumeli Hisarı‘na oturup, oturup da bir türkü tutturmanın ne anlamı olabilir? Sizler yedinci sanatın içinde acılarınızın ortasında dibe vurmuş,tarifsiz kederler içerinde biteviye kaybolmuşken aynı karede sadece uzak ara saniyede Yılmaz Erdoğan dokunuşu olmaksızın sizce deli gibi gülmenin başka bir şekli var mıdır?