TEPKİLER VE TAHAMMÜLSÜZLÜK
Klasik müzik ile caz müziğini yanlış işlerle karıştıran beyinler elbette tepkilerini kime ve neye vereceklerini de şaşırırlar. Tarihi mekanlara neyin zarar verdiğini ya da bu mekanlarda, tarihsel dokuya zarar vermeden ve kuralına uygun şekilde verilen bir klasik müzik konserinin, sırf bu konserde şarap ikram ediliyor diye, afiş yırtıp, yuhalayıp, sokaklarda koşarak protesto etmeyi gerektirir bir şey olmadığını anlamazlar. Kitlesel tepkinin, neye ve kime nasıl yöneltileceğini bilmeden, ancak birilerinin kışkırtmasıyla ve gazına gelerek taşkınlık yapmak olduğunu sanırlar. Yırt, yak, sopala, taşla ve yuhala! Klasik müziği ve ondan şekillenen sanatları yabancı ve din düşmanı; alkollü içki içilen tarihi mekanları da elden gitmiş sanırlar.
Kendi gibi düşünmeyeni, kendi gibi davranmayanı, kendi dinlediği müziği dinlemeyeni, daha doğrusu kendinden olmayanı, doğrudan uzak ve acınası bulurlar. Fakat o insanlara acımayla değil, nefretle ve kinle yaklaşırlar. Hoşgörü literatürlerinde olmadığından, kitlesel acımasızlık eyleminde bulunurlar.
Kendi gibi düşünmeyeni, kendi gibi davranmayanı, kendi dinlediği müziği dinlemeyeni, daha doğrusu kendinden olmayanı, doğrudan uzak ve acınası bulurlar. Fakat o insanlara acımayla değil, nefretle ve kinle yaklaşırlar. Hoşgörü literatürlerinde olmadığından, kitlesel acımasızlık eyleminde bulunurlar.
Kendilerine sınırsız özgürlük alanı isterken, kendinden olmayanın bir lafına tahammül edemezler. Herkesin, başkalarının özgürlük alanına müdahale etmeden; dilediği gibi düşünüp, dilediği gibi yaşaması söylemi onlar için, ‘benim gibi düşün ve yaşa’ anlamını taşır.
Gerçek sanatı yuhalarken, asıl dejenerasyonu görmezden gelirler. Kimin kiminle ne yaptığı, ne giyip, ne yediği noktasındaki sanatsal faaliyetleri gerçek sanıp, aslolan sanata saygısızlığı bir borç bilirler. Sanatçıları, yazarları toplumdan dışlamakla ve yuhalamakla toplumun daha ileri gideceğini sanırlar. Bu zihniyetin uç noktaları, türküyü de, kitabı da, söyleyeni, yazanı da ateşle imtihan etmekte tereddüt etmezler. Kitleleri birbirine kışkırtmanın, birbirine ezdirip düşman etmenin yollarını arayıp, gün yüzüne çıkarırlar. Dostluğu ve farklı yaşam biçimlerinin bir arada, saygıyla yaşaması düzenine tahammül edemezler.
Yolsuzlukları, ezilenlerin çığlıklarını, toplumdaki sosyal adaletsizlikleri görmezden gelip; çağdaşlık ve bilim yolunda ilerleyen insanları karşı kutupta ilan ederler. Araştıranı, okuyanı, göreni ve anlayanı, sesi çıkıp, yanlışa çanak tutmayanı düşman ilan ederler.
Şairin dediği gibi, ‘ Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman; bu vatan ki onların evi bacım, onlar vatana düşman!