FATSA - İSTANBUL VE ORDULU MUSTAFA
Geçtiğimiz hafta özel işlerim için gittiğim İstanbul’da bir çok dostumuzu, arkadaşımızı ziyaret edip birlikte olma fırsatını yakaladım.
İstanbul’da bulunduğum günlerde, Nurettin ağabeyin (Dişçi Mümin’in Nurettin) ölüm haberini duyunca, cenazeye de katıldım. Şunu bir kez daha anladım ki, Fatsalılar Fatsa dışında birbirlerine daha fazla bağlı, daha fazla birbirlerine sahip çıkıyorlar. Cenazeye o kadar çok Fatsalı hemşehrimiz katılmıştı ki, bu satırlara sığdırmamız imkansız.
Bu güzel birlikten, beraberlikten etkilenmemek, saygı duymamak mümkün değil.
Merhum Nurettin ağabey ile çok kez birliktleğimiz oldu. Gönül adamı olarak bilinen Nurettin ağabey, bugüne kadar hiç kimseyle sürtüşmemiş, darılmamış, gücenmemiş, dost meclislerinin de aranan ilk ismi olmuştu. Yakın komşuluk iliş-kileri içerisinde olduğumuz Nurettin ağabey de tıpkı İsmet amcam (İsmet Altuntaş) gibi, kendinden küçük kardeşleri Ömer ve Selahattin Süer’i kendi elleriyle toprağa koymuş, bu acıyı derinden yaşamıştı. Öğle yemeğinde birlikte olduğumuz Maral ağabey, (Maral Öztekin) erteleme imkanı da olmayan bir toplantıda bulunduğu için cenazeye katılamadığım için üzgünüm” diyerek, Nurettin ağabeye olan sevgisini, saygısını anlatırken, üzüntüsü gözlerinden okunuyordu.
Geçtiğimiz haftaki (Ordulu Mustafa) yazım o kadar çok ses getirdi ki anlatamam. Bir çok dostumuz “Daha önceden neden kaleme almadın. Geç kalınmış bir yazı” diyerek sitemini dile getirdi. Yazımız ses getirdi diyoruz. Çok sayıda okurumuz duyarlı davranıp destekliyor ama, esas sahip çıkması gereken, konuyu üstlenip gerçekleştirmesi gerekenlerden ses gelmemesini de garipsemedim değil. Konunun özü şu. Geçmişte Kırkpınar Başpehlivanı olmuş Altın kemer sahibi Mustafa Bük’e sahip çıkıp, bronz heykelini yapalım. Kendi değerlerimize sahip çıkalım diyorum. Anlayanlar anlamayanlara anlatabilirler...
İstanbul’da bulunduğum günlerde, Nurettin ağabeyin (Dişçi Mümin’in Nurettin) ölüm haberini duyunca, cenazeye de katıldım. Şunu bir kez daha anladım ki, Fatsalılar Fatsa dışında birbirlerine daha fazla bağlı, daha fazla birbirlerine sahip çıkıyorlar. Cenazeye o kadar çok Fatsalı hemşehrimiz katılmıştı ki, bu satırlara sığdırmamız imkansız.
Bu güzel birlikten, beraberlikten etkilenmemek, saygı duymamak mümkün değil.
Merhum Nurettin ağabey ile çok kez birliktleğimiz oldu. Gönül adamı olarak bilinen Nurettin ağabey, bugüne kadar hiç kimseyle sürtüşmemiş, darılmamış, gücenmemiş, dost meclislerinin de aranan ilk ismi olmuştu. Yakın komşuluk iliş-kileri içerisinde olduğumuz Nurettin ağabey de tıpkı İsmet amcam (İsmet Altuntaş) gibi, kendinden küçük kardeşleri Ömer ve Selahattin Süer’i kendi elleriyle toprağa koymuş, bu acıyı derinden yaşamıştı. Öğle yemeğinde birlikte olduğumuz Maral ağabey, (Maral Öztekin) erteleme imkanı da olmayan bir toplantıda bulunduğu için cenazeye katılamadığım için üzgünüm” diyerek, Nurettin ağabeye olan sevgisini, saygısını anlatırken, üzüntüsü gözlerinden okunuyordu.
Geçtiğimiz haftaki (Ordulu Mustafa) yazım o kadar çok ses getirdi ki anlatamam. Bir çok dostumuz “Daha önceden neden kaleme almadın. Geç kalınmış bir yazı” diyerek sitemini dile getirdi. Yazımız ses getirdi diyoruz. Çok sayıda okurumuz duyarlı davranıp destekliyor ama, esas sahip çıkması gereken, konuyu üstlenip gerçekleştirmesi gerekenlerden ses gelmemesini de garipsemedim değil. Konunun özü şu. Geçmişte Kırkpınar Başpehlivanı olmuş Altın kemer sahibi Mustafa Bük’e sahip çıkıp, bronz heykelini yapalım. Kendi değerlerimize sahip çıkalım diyorum. Anlayanlar anlamayanlara anlatabilirler...