BU ÇUKURDAN ÇIKMALIYIZ
Biz ne zaman kendimize geliriz?
Hemen söyleyeyim… Toplumsal dokumuzun genleriyle oynandığını fark ettiğimiz zaman…
Bu da yetmez;
Bunu fark ettikten sonra bir de karşı koymayı öğrendiğimiz zaman…
Neye ve kime karşı koyacağız?
Tabiî ki bizi bu hale getiren ne ve kim varsa…
Geçenlerde bahsetmeye çalıştım aslında…
Bizi biz yapan ne kadar değerlerimiz varsa, hepsi de belli çevrelerce bir tarafa çekilmiş durumda…
Hepimiz tarafız… Niyeyse? Ve de ne adınaysa?
Sosyal, siyasal, etnik ve manevi kavramlar üzerinden her birimiz bir tarafa dağılmış durumdayız.
Ne kadar acı…
Ne kadar acı…
Kimimiz Atatürkçü, kimimiz İslamcı, kimimiz liberal, kimimiz Alevi, kimimiz sunni, kimimiz Kürtçü, kimimiz Türkçü, kimimiz devletçi, kimimiz halkçı vs…
Bu arada sosyal demokratımız var, demokratik solcumuz var, muhafazakar demokratımız var…
Var oğlu var.
Var oğlu var.
Hatta kimimiz filan cemaatçı… Amerikancımız bile var.
Tabloya bakın Allah aşkına… Bölük pörçük… Ortaya karışık gibi…
Farkında değil misiniz? Ne kadar da bölünmüşüz ve ne kadar da sınıflara ayrılmışız…
Elin Japon’u yetişme çağındaki çocuğunu ilk olarak Hiroşima’ya götürüyor.
Neden acaba? Bizim çocuklarımız acaba Çanakkale’nin yolunu biliyorlar mı?
Nereden bilecekler? Öğreten olmadı ki…
Bu dağılmışlık tablosunun bütününe bakınca, gerçekten Atatürk’e hayranlık duymamak elde değil…
Bu milletin mayasını ne kadar iyi bildiği, yaptıklarıyla ortadadır.
Ama bir Atatürk ayda yılda bir gelir. Her zaman başımızda olamaz ki… Sonuçta O da bir fani…
Oysa o faniyi bile anladığımızdan emin değilim…
O’nun adına fikir beyan edenler, kendileri gibi düşünmeyenleri yanlarına dahi yaklaştırmıyorlar.
Çok merak ediyorum. Eğer Atatürk yaşasaydı, adı üzerinden politika yapanlara acaba ne derdi?
Şu hazin tabloya bakın Allah aşkına…
Bazı Atatürkçülere göre, dini kullanarak siyaset yapan bazı zümreler, bu ülkeye şeriat düzenini getirmeye çalışıyorlar.
Bazı İslami çevrelerse Atatürk’ü din düşmanı olarak görüyor.
Bu saatten sonra Türkiye Cumhuriyeti, ne Türkiye İslam Cumhuriyeti olabilir, ne de Yüce Atatürk din düşmanıdır.
Bu safsataları henüz aşamamış olmaktan büyük üzüntü duyuyorum.
Ben bu ülkede niçin hem Atatürkçü, hem dindar ve hem de vatansever olamıyorum?
Birisinin “arka bahçemiz” dediği İmam Hatiplilerin Atatürk’ü asla sevmediği yalanını kim uyduruyor?
Daha da acısı bunca toz duman arasında insan denen varlığı unuttuk… Düşüncesi ne olursa olsun “önce insan” demeyi bilemedik… Yukarıda saymaya çalıştığım kavramlar arasında insanı, bir tarafa mevzilenmeye zorladık…
Birilerine yem olmamak için bu çukurdan çıkmak zorundayız.
GÜLE GÜLE İLHAN ABLA…
Av. Murat Hazinedar’ın, annesinin vefat haberini içeren mesajını cep telefonumda gördüğümde önce inanmak istemedim. Tekrar tekrar okuduktan sonra ancak idrak edebildim. Fatsa’mızın çağdaş kadın profilini hakkıyla sergileyen bir şahsiyetti İlhan Abla… Çağdaş olmakla birlikte samimi, sıcakkanlı ve sevecen bir yapıya sahipti… O da her fani gibi aramızdan ayrıldı.
Dualarımız O’nunla olacak… Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Güle güle İlhan Abla…
Ayrıca değerli arkadaşım Murat Hazinedar ve beyefendi kişiliğiyle tanıdığım Yaşar ağabeyimin şahsında tüm ailesine sabırlar diliyorum.