TANRIYA MEKTUPLAR
Çocukluk dönemi belki de insan hayatının en renkli dönemidir. Çünkü o küçücük kafanın içinden geçenlerde imkansız kelimesinin lugat anlamı bulunmamaktadır. Kısaca bir çocuk için zor hemen başarılırken ,imkansız sadece biraz zaman almaktadır. O koca koca değirmenler Don Kişot misali koskocaman birer canavara dönüşebilir akıllarda. Hatta her şey o kadar erişilebilirdir ki katip arzu halım yaz yare böyle kabilinden tanrıya bile posta aracılığı ile ulaşıp gerektiğinde boyutlar arası EFT bile yapılabilir.
Velhasıl 5 yaşındaki amerikalı çocuğun biri de korkunç bir istekle bir bisiklete sahip olmayı hayal etmektedir. Sonunda aklına tanrıya mektup yazmak gelir. “Sevgili tanrım” diye başlar mektubuna. Tanrıdan bisiklet alabilmek için büyüdüğünde çalışıp ödemek koşuluyla 100 dolar rica etmektedir. Mektubu Posta İdaresine ulaşır. Posta idaresindekiler mektubu tanrıya ulaştırmanın en iyi yolunu düşünürlerken akıllarına Beyaz Saray gelir. Mektup da sonunda Başkanın eline geçer. Başkan mektubu okur. Yazılanlar çok da hoşuna gider. Ama 100 doların 5 yaşındaki bir çocuk için fazla olduğunu düşünüp zarfın içine 5 dolar koyup geldiği adrese yollar. Zarf çocuğun eline geçer. Açıp alır parayı. Çok da sevinir ama bu sefer de Tanrıya teşekkür ile karışık uyarı mahiyetinde yeni bir mektup yazar. Mektupta aynen şöyle yazılıdır: “Sevgili Tanrım para için teşekkür ederim, yalnız parayı Beyaz Saray üzerinden göndermişsin ,onlar da her zamanki gibi üstünü yemiş geri kalanını yollamış,sevgiler Jonathan.”
Bir başka amerikalı çocuk ise babasını yeni bir bisiklet için sıkıştırmaktadır. Babası bakar kaçış yok aklına bir fikir gelir. Oğluna bir Meryem Ana heykeli alıp verir. Bak oğlum der ,bu Meryem, Hz. İsa ‘nın annesi. Her gün İsa ‘ ya dua et , o da tanrının oğlu. Eğer bunu yaparsan yeni bir bisikletin olur der. Aradan birkaç hafta geçer. Baba merak eder. Çünkü çocukta ses soluk kesilmiştir. Oğlunun evde olmadığı bir gün gizlice odasına girer. Meryem Ana heykelciği yerinde durmaktadır. Önünde de bir mektup gözüne çarpar. Merak eder açar okur. Mektupta şöyle yazılıdır: “Lan İsa anan elimde , üç güne kadar bisikleti getirdin getirdin, getirmedin artık orasını sen bilirsin” yazılıdır.
Yine bir bisiklet sever çocuk da tanrıya her akşam bisikleti olsun diye dua etmektedir. Bir dua eder ,iki dua eder bakar gelen giden yok. Aradan bir hafta geçer, iki hafta geçer ama hiçbir şey olmamaktadır.Çocuk bakar ki tanrının kuralları farklı işlemektedir. Derken kendi çözümünü buluverir. O da gidip bir bisiklet çalar. Bu sefer de her gece tanrım beni affet diye dua etmeye başlar. Evrenin işleyişini çözmüştür.
Demek ki çocuk her ne kadar çocuk da olsa çocukluğun temel mantığıyla dünya gerçeklerini eninde sonunda birleştirip sonuçta kendi masum sentezini yapacaktır. Tanrıya mektup yazacak kadar masum olmak ile rol modeli büyüklerinin davranışlarının takipçisi bir suçlu olmak arasında bir badi parmak kadar çizgi vardır oysaki.
Öyle ya çocukken kuşlardan da küçüksünüzdür. Bir gece vakti ceplerinizde hacıyatmazlarla geçiverirsiniz düşler sokağından. Derken yağmur yağar, uykunuz kaçar, bir kuş badi parmağınıza konarken,siz de ağlarsınız bir başınıza. Sonunda bir de bakarsınız ki o da ne, siz artık tanrıya mektup yazmayı bırakmış ne yazık ki büyümüşsünüz.