23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI COŞKUYLA KUTLANDI
.jpg)
23 Nisan kutlama programına Fatsa Kaymakamı M. Selman Yurdaer, Belediye Başkanı Hüseyin Anlayan, Garnizon Komutanı Volkan Öznacar, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yusuf Çaya, daire amirleri, okul müdürleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Fatsa Kaymakamı M. Selman Yurdaer, Belediye Başkanı Hüseyin Anlayan, Garnizon Komutanı Volkan Öznacar birlikte çocukların ve vatandaşların 23 Nisan Bayramı’nı kutladı. Programda günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapan İlçe Milli Eğitim Müdürü Yusuf Çaya: “23 Nisan; Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dünyada hiçbir ülkede bulunmayan iki farklı unsuru bir araya getiren milli bir bayram. Bu bayram bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, egemenliğin ilan edildiği anlamlı gün diğer taraftan ‘yarının büyükleri, geleceğin garantisi’ çocuklar için bir şenlik. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dediğimiz, bireysel egemenlikten ulusal egemenliğe nasıl gelindi bunu kısaca bir hatırlayalım: İstanbul’un 16 Mart 1920’de düşman askerleri tarafından işgalinden sonra Osmanlı Mebusan Meclisi’nin görevini sürdürmesine imkan kalmamıştı.
İşgal güçleri arasında yer alan İngiliz askerleri meclisi basarak bazı milletvekillerini tutuklamışlardı. O sırada Ankara’da bulunan Atatürk, bu durum üzerine 19 Mart 1920 günü vilayetlere ve kolordu komutanlıklarına bildiri göndererek durumu açıkladı. Bildiride ayrıca ülkenin bağımsızlığını korumak amacıyla bir Milli Meclis’in Ankara’da toplanması için çalışılmasını istiyordu. Bu bildiri üzerine tüm illerden 232 milletvekili seçildi. İstanbul’dan gelen 92, Yunanistan ve Malta’dan gelen 14 milletvekili ile bu sayı 337’ye yükseldi. O gün çalışmalarına başlayan milletvekilleri güç şartlar altında çalışmaya başladılar. Ankara’nın o günkü şartları içinde Meclis’in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı. Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan’da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis’in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.
Fakat 23 Nisan 1920 günü yapılan ilk toplantıya 337 Milletvekili katılması gerekirken ancak 115 milletvekili katıldı. 23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara’da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii’nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45’de, Ankara’ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı. Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne ilk konuşmayı yaparak Meclis’in ilk toplantısını açtı. Meclisin açılmasından sonra ulusal iradenin tezahürü olan TBMM, milletin geleceği ile ilgili tüm kararlara tanıklık etti. Savaş ve ülkenin en önemli kararları Atatürk’ün önderliğinde burada alındı.
Meclisin çalışmalarının tek amacı vardı: ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.‘‘ Ancak kutladığımız günün ne anlama geldiğini bilerek ve özümseyerek kutlamalıyız. Günü sadece çocuk bayramına indirgeyip ulusal egemenliği görmezlikten gelmek Atatürk’ün kurduğu sistemi anlamamak hatta onu aşındırmak demektir. Ulusal egemenlik yada milli egemenliği daha iyi anlamak için milli egemenliğin nasıl sağlandığını ve bunu sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün söz ve uygulamalarını iyi bilmek gerekmektedir. Atatürk’ün devlet anlayışının temellerini oluşturan ana ilkelerden en önemlisi, milli egemenliktir. Atatürk Milli Eğemenliği Ogünler de şöyle ifade ediyordu:”Kayıtsız şartsız tabiriyle açıkça ifade edilen egemenliği, ulusun sorumluluğunda tutmak demek, bu egemenliğin en küçük bir parçasını; sıfatı, adı ne olursa olsun, hiçbir makama vermemek, verdirmemek demektir.
Egemenlik hiçbir sebep ve şekilde terk ve iade edilemez, emanet edilemez! Bu egemenliği tekrar geri alabilmek için, almak için kullanılmış olan araçları (Kurtuluş savaşı) kullanmak gereklidir.” Atatürk’ün milli egemenlik ilkesine sadece düşünceleriyle değil, derin kişisel duygularıyla da ne kadar bağlı olduğu, annesinin ölümünden birkaç gün sonra onun mezarı başında yaptığı şu konuşmada gözlemlenmektedir: “Valdem bu toprağın altında, fakat milli egemenlik ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur... Valdemin mezarı önünde ve Allah huzurunda and içiyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği ve belirttiği egemenliğin muhafaza ve müdafaası için icabederse valdemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milli egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun”.Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözlerinden çıkarılacak sonuç şudur: Atatürk’ün sözüyle;”egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu egemenliği millet seçtiği milletvekili aracılığı ile kullanır.
Hiçbir kurum,kişi ve zümreye bu egemenlik devredilemez.” kargaşaları yaşadığımız günümüzde Atatürk’ün uğrunda savaş vererek sağladığı milli egemenlik emanetine sımsıkı sarılmamız millet iradesini ve böylece milletimizi yok sayan egemenliği sadece kendilerinin kullanması gerektiğini savunan “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesini benimsemeyen yeni padişahlıklar üretmeye kalkan düşüncelere karşı milletce egemenliğimize sahip çıkarak bu bayramları özümseyerek daha da coşkuyla kutlamalıyız. Hepinizin bayramı kutlu olsun” dedi.